3 Şubat 2013 Pazar

Geçmiş Tarihimizle ilgili Tartışma Platformu

19 Ocak 16:29
Pek kıymetli kardeşim İbrahim Bey.
Çok güzel bir site hazırlamışsın eline sağlık, teşekkür ederim. Herkesin fikirlerine sitenin açık olması soyumuzun sopumuzun kimler olduğu gerçeğini açığa çıkartmakta yardımcı olacağı kanaatindeyim. Kuzeydoğu Azerbaycan ZAGATALA reyonu ALİABAD kasabasından geldiğimiz kesin. Kökümüzün Avar olduğu ve bundan gurur duyduğunu iddia etmektesin. Elinde belge olmadan hamasi duygularla meydanı boş bulmuş atıp tutuyorsun gerçeklere devekuşu misali başını kuma sokuyorsun. ALİABADlı tarihçi araştırmacı aynı zamanda göç esnasında orada kalan Şirin halamızın torunlarından Şirinbey Hacıali in 2007 tarihli Şimal Qarbi Azerbaycan İngiloylar.isimli kitabında İNGİLO oldugumuz açıkca yazılıdır. İngilo dilinin ise Gürcücenin dogu diyaliktiği olduğu belirtmektedir.Söz konusu kitabı size e posta ile göndermiştim. Araştırmacı bir özelliğe sahip olduğunuza inanarak kitabı okuyacağınızdan eminim. Eserde İngiloların AVAR olmadığı kesinlikle belirtilmektedir. Şirinbey İngiloların kökünün Dağıstan da ki tarihi Albanya devletinin 26 kavimden oluşan varislerinden GEL ler den gelmekte olduğunu yazmakta.Albanya devleti MS 1000 yıllarında dağılmasından sonra bölge Gürcü hakimiyetine girmiş ve Gel ler asimile olarak gürcüleşmişlerdir iddiasındadır. Şunuda belirtmek isterim ki Azerbaycan’dan çeşitli vesilelerle Türkiye ye gelen Azerilere Aliabad dan geldiğimizi söyleyince ilk tepkileri “Gürcü müsünüz?” oluyor.İnşallah karşılıklı dialog içerisinde gerçek kimliğimizi öğrenmek için çalışmalarımıza devam ederiz. , Selametle. Ahmet LAÇİNBALA.


19 Ocak 16:31
İlk mənbələrin məlumatına görə, XIX əsrin 60-cı illərində Əliabad
kəndindən 40 ailə Rusiya imperiyasının zorla xristianlaşdırma siyasətinə etiraz
əlaməti olaraq köçüb Türkiyəyə getmişlər. Hazırda onların nəsilləri Adana
vilayətinin Ceyhan ilçəsindəki Dağıstan kəndində yaşayırlar. XX əsrin 30-cu
illərində isə Qorağan kəndində yaşayan xristian ingiloyların əksəriyyəti Gürcüstana köç edərək Tsiteltskaro rayonunda (52,s. 156-204) Samtatskaro (əvvəlki adı Anaqar Qorağan) kəndində məskunlaşmışlar. Doğma yurddan və etnosdan ayrı düşmələrinə baxmayaraq, hər iki kəndin əhalisi özlərinin Azərbaycan etnosu olduqlarını unutmamışlar.
• İngiloy dili dilçilikdə bir qayda olaraq, gürcü dilinin şərq dialektinə daxil edilir Şirinbəy Hacıəli (2007), Şimal-Qərbi Azərbaycan: İngiloylar

19 Ocak 16:31
• ELIABAD QESEBESI COX MESHUR QESEBEDi QESEBEDE HER BAZAR GUNLERI BAZAR OLUR, BALAKENDEN,ZAQATALADAN,QAXDAN COX SAYDA ADAM GELIR, BU BAZAR KEYFIYYETLI VE UCUZ MALLARI ILE SECiLiR,DEMEK OLARKI ZAQATALADA,QAXDA YAXIN RAYYONLARDA SATISLA MESGUL OLANLAR BAZAR GUNU ELIABADA GELIR.BAZAR GUNLERi ZAQATALANIN BAZARI COX ZEYiF OLUR,HAMI ELiABADA AXISIR.QESEBEDE GURCULER,AZERiLER COXLUQ TESKiL EDiR

19 Ocak 16:32
Merhaba ben İreda Aliyeva doktorlik yapiyorum isim "Car Rusyasinin Azerbaycanin kuzey - batisinda hristiyanlik yayamaq siyaseti ve ingiloylar (XIX yuz yilinda)". bu hristianlasmaya karsi gelenler 1862-1865 yilinda Azerbaycanin Zaqatala bolgesinin Aliabad koyunden goc ederek Turkiye Cumhuriyyetine gelmiw ve Adana vilayetinin Ceyhan ilcesinde Dagistan koyunde yeresdiklerini bilirim. Lakin henüz elimde belgelerin olmaması isimde aksamalar yasatir. Sizden rica ederim bana izin verermisiniz ben resmi icaze alarak orada bazi arastirmalar yapim. Allah her zaman yaninizda ve yardimciniz olsun insallah.

21 Ocak 15:26
Zagatala discoverazerbaijan.az
.The world’s most aromatic tobacco is said to be growing here. The home of roses, Zagatala is known ...


" İbrahimciğim,sana Şirinbey Hacıalinin "bana Ahmet Laçinbala tarafından gönderilen"kitabını gönderdim.ben kitabı baştan sona okudum ve bizim gürcü olduğumuzu ispatlayan hiçbir şeye rastlamadım.birde sen oku,bakalım sen bulabilecek misin? Benim kitaptan anladığım; sanki bizim kökenimizin Azeri olduğu yönünde bir iddia var gibi. Ben konuya başka bir açıdan bakacağım. Gerçekten gürcü olanların tamamı hıristiyandır. Efendim gürcü olupta Müslüman olan var diyenler var ama işte o gürcü olupta Müslüman olanların tamamı gürcüler tarafından asimile edilmiş başka Kafkas halklarıdır. islamiyet Kafkaslarda 1730 lı yıllarda kabul görmüştür. ve Arap ve acem misyonerler tarafında yayılmıştır.oraya islmiyeti yayan misyonerlerin Dağıstan bölgesi görevlileri şafi mezhebi mensubudurlar. Diğer Çerkez bölgelerindeki misyonerler, hanefi mezhebi mensubu,aşağı Azerbaycan kesimindeki misyonerler Şia mensubudurlar.Dağıstan bölgesinde yaşayan ve gerek1865 ten sonra göçe zorlananlar gerekse 93 harbi dediğimiz 1877-78 Osmanlı Rus savaşından sora göçen;Avar,çeçen,lezgi vs.o bölgeden göç eden bir tane hanefi veya şia mensubu Müslüman rastlayamazsın.yazına koyduğun haritadan da anlaşılacağı üzere,Dağıstan bölgesi,aşağıda(güney) şekiye kadar uzanır, doğusu hazar denizi,batısı tala çayı,kuzeyi rusyadır.bu bölgede Müslüman olup, bi tane şafi mezhebi mensubu olmayan yoktur. SSCB nin asimilasyonu dolayısıyla oralar hercümerç edilmiştir o ayrı bir konu. Adigeler, Abazalar, Tatarlar hanefidirler.
şimdi, Cezmi’yle birlikte geçen yıl vefat eden ve dedemin amca torunu olan şirin emmi ve kardeşi ali ile bu hususu konuştuğumuzda, şirin emminin bize söylediği aynen şu;"Cezmi bunun canlı şahidi"biz çocukluğumuzda hiç gürcüce konuşmadık ve Arapça okuduk nerden çıktı bu gürcülük dediler.ve eski mezarlarda, gerek aliyabatta, gerek marsanda, Arapça, sonrakilerde Kiril alfabesi kullanıldığını gözümle gördüm.ha Aliyabat,Musuli,kandak,vs köylerden göçenler büyük ihtimal,gürcüce biliyorlardır ama kesinlikle bizimkiler yani marsandan göç edenlerin gürcüce bilmediklerini adım gibi biliyorum.ha,diğer köylülerle nasıl anlaştıklarını kesin bilmemekle beraber,büyük ihtimalle onların Türkçe yada avarcayıda konuştuklarını sanıyorum.zira,o bölgeden Niksar kadar aylar süren yolculukta nasıl anlaşmışlardır?geçtikleri Türk yerleşim birimleriyle nasıl iletişim kurmuşlardır?
Şimdi yıllarca bizler kendimizi gürcü olarak bildik ve bundan da hiç gocunmadık. Ama ben 1950li yıllarda muhtar muhittin amcadan gürcü olmadığımızı, avar olduğumuzu duymuştum. ama büyüklerimiz bu hususu çokta önemsememişlerdi. Orayla iletişime geçtiğimiz günden sonra, bu işi bütün detayları ile araştırma gereği duydum. ve öncelikle oradan çıkanların kimliğini incelemekle başladım işe. Sana çok bariz bir şeye dikkatini çekmek isterim: hiçbir ermeni adı yoktur'ki sonu yanla bitmesin. Keza hiçbir gürcü adı yoktur'ki sonu işvili ile bitmesin. Bizim göcedenler listesini" bana aslan verdi"bir tane işvili ile biten isim bulabilirmisin? Yoktur. Bu kadar detaydan sonra hala bizlerin kendimizi gürcü saymamız, ya bir etkinin altında kalarak yâda bir çıkar için olabilir. ha Ahmet Laçinbala kendini tayiple teyze oğlu görebilir. Pardon teyze oğlu göremez anası bizden. Dedelerimiz amcazade dir diyebilir. Zira tayibin dedeside gürcistandayken Osmanlı ordusunda lejyonermiş. sarıkamışta donarak şehit düşenlerden ya. ben ve bana inananlar asla gürcülüğü kabul etmezler, edenlere de hayırlı olsun. Sevgilerimle."
Yalçın ağabey;ben ne olduğumuzu ve kökenimizin kimler olduğunu anlamak için araştırma yapıyorum.Araştırma sırasında bulduğum belge ve doneleri akil insanlar olan sen ve İbrahim Kaya ile paylaşmaktayım.İnternet işimizi kolaylaştırmakta.Bunu yaparken dalgacı ve kırıcı olmayalım.Aliyabat lı tarihçi -araştırmacı yazar Doç. Dr.Şirinbey Hacıali ile kız kardeşi Doç.Dr.İrade aliyeva nın kitap ve makaleleri bize yardımcı olacağını düşünüyorum.Şu anda kendileriyle irtibata geçmek üzereyim. Selam ve saygılarımla..
İltifatına teşekkür ederim. ahmet bey.ben benim açımdan ne olduğumuzu ve kökenimizi çok iyi biliyorum. 1950 li yılların ilk yarısında merhum muhtar muhittin amcanın,"biz gürcü değil avarız dediğinde 9-10 yaşlarında idim" o zamandan bu yana fırsat buldukça araştırdım.ve benim açımdan olay bitmiştir.nedenlerini yukardaki yazımda anlattım.eksik olan bir şeyi ilave edeyim;1980li yılların ortasında,"daha sovyetlar birliği dağılmamışken"albert çernişev adında bir büyükelçileri vardı"ona mektup yazdım ve MARSAN köyünü bilip bilmediğini, bana oraya gitmem hususunda yardımcı olmasını rica ettim. dağıstan bölgesini iyi bildiğini ancak MARSAN diye bir köyü bilmediğini ama en kısa zamanda öğrenip bana yazacağını mektupla bildirdi. ancak,bir daha mektup yazmadı.ben sana bir tesbitimi daha söyleyeyim.bu konuları araştıran o bölge kökenli hiçbir araştırmacıya inanmıyorum.ilya datunaşvili adında aliyabatlı,tiflis üniversitesinde şarkiyat hocası olduğunu söyleyen o  eşi kendinden önce esat abi gile gelen, orada tanıştığımız, sanıyorum kadın doğum uzmanı bir hanfendi idi.daha sonra kendisi benim eve kazımla geldi ve tanıştık.anlattıklarının hiçbiri beni ikna etmedi ve ben adam hakkındaki kanaatimi kazıma söyledim.benim kanaatim,bu adam eşinin etkisinde kalmış ve kendini gürcü olarak kabul eden bir Aliyabatlı dedim."bunu kazıma sorabilirsin"daha sonra aliyabatta o adamın gürcü ajanı olduğunu ve aliyabata gelemediğini söylediler.bütün bu bilgilerden sonra;ben onların yazarına da akademisyenine de inanmıyorum.ha benim kökenimin kesinlikle gürcü olmadığını.zira,dedemin amca torununun Sovyet işgalinden önceyi çok iyi hatırladığını ve gürcüce hiç konuşmadıklarını ve marsanda kimsenin gürcüce bilmediğini söyledi.bunun şahidi Cezmi,Nezir ve merhum Hüseynindi. şimdi konuyu şöyle özetlersek:benim nesebim (baba tarafım)kesinlikle gürcü değil.ana tarafım zaten adige.senin anne annen de benim babamın öz amcasının kızıdır. "bunu bilip bilmediğini bilmiyorum" ben bu hususu yazarken,dalgacı ve kırıcı herhangi bişi demedim.sadece sizin düşünce olarak yakın olduğunuzu bildiğim için bir tesbit yaptım.senden ricam;bu konuları bir daha benimle paylaşmamandır.zira,inciniyor ve incitiyoruz.size araştırmalarınızda başarılar diliyorum.sevgilerimle.

Yalçın Ağabey,gerçekten seni sever ve sayarım.Annem ve babam biz küçükken anlamadığımız bir dilde konuşurlardı.Bu dilde öğrendiğim bazı kelimeler şunlar:Puri=ekmek,skali=su,deda=anne,mama=baba,puri mametse=ekmekver,tetri=para(beyaz),tetri areli=para yok,moy=gel,vri=eşşek, gle=erkeklik organı, vrigle=eşşeğin.....glestavi=erkeğin organının.....(annem merhum bize kızdığı zaman söylerdi) adeke=kalk ,svikuri=kulağı soğuk(İbrahim kaya'nın dedesinin lağabı sivikuri kurban)lamaz kali=ğüzel kadın.Bu dili köye gittiğimiz zaman osman dayım ve lütfiye halamda konuşurdu.Köy kahvesinde vıcı vıcır bu dil konuşulurdu.(1960'lı yillar).Eğer babam kahvedeyse yaşlılar bana ve abim Mehmet i yakalayarak bize babam duyacak şekilde mama zagli misiniz,deda zaglimisiniz?(annenmi it,baban mi it) diye sorarlar dı. Biz de mama zagli(baba) deyince bütün kahve babama bakarak kahkahayı koyuverirlerdi.bazen de mama tlıyan mısınız, deda tlıyan mısınız?(anneniz mi bitli,yoksa babanız mı?) diye sorarlardı. Eğer bu dili hangi millet veya kavim konuşuyor sa ben onlar danım. 1930 ve 1940 lı yıllarda harpten çıkmış ve Anadoluya çekilen çeşitli milletlere mensup müslümanlar(çerkes,çeçen,arnavut,gürcü,boşnak vb.) tek dil konuşulsun diye ve yeni bir ulus yaratmak için devlet"Vatandaş Türkçe Konuş!" kampayası ve dayatmasıyla ana dilimizden yavaş yavaş koparıldık.Bunda devlet başarılı olunca son olarak kendi emrinden çıkmayan muhtarlar aracılığı ile bizimkilere bir türk boyu olan Avar'lığı empoze etmişler.Bundada Türk milliyetçilerinin de gayretlerıyle epey başarılı oldular.Türk olmaktan gurur duyuyorum,o başka ama kökümüzü bılmektede beni kimse kınayamaz. Evet annem ,babam ve köylülerim Gürcüce konuşurlar,kızarlar ve lağap bile takarlardı.Çünkü onlar GÜRCÜYDÜLER....Selam ve saygılar.
Sayın Ahmet Laçinbala Türk olmak zor mu geliyor ki illa dışında bir şeyler olmaya çalışıyorsunuz. Avar olmak, Türk olmak hususunda bir sıkıntı söz konusu değilse, birkaç kelime gürcüce bileni gürcü yaparsak. O zaman birkaç kelime Kürtçe bilen Kürt oluyor; birkaç kelime Arapça bilen Arap mı oluyor.  Salı, 22:28
İsmail bey, Türk olmaktan gurur duyuyorum, ve iyikide atalarımız buraya gelmiş yerleşmişiz.O ayrı bir konu.Güneş gibi gerçek olan şunlar: Azerbaycan Aliyabat'tan geldiğimiz,hak mezhep olan Şafii mezhebinde olmamız,ayrıca geldiklerinde kendi aralarında konuştukları bir dil olması. Bu konuşulan dilin evet ben bir kaç kelimesini biliyorum ama annem, babam ve Dağıstan köyü o zamanlar(1950 li yıllar)bu dili konuşuyorlardı. Şu anda(2013 lü yıllar)bu dili konuşan köylülerimiz tek elin parmaklarını geçmez. Ama çoğunluk benim aklımda kalan kelimeleri biliyordur. Annemin bizi uyandırmak için kadife sesiyle "ADEKE oğlum"(kalk) deyişini yüreğim sızlayarak hatırlarım. Başka birinin anlamaması için KAYNEBİ deyişini unutmam. Şimdi benim dedigim bu dili kimler kullanıyor? Avarlar sa ben Avarım,Ruslar kullanıyorsa ben Rusum.Kendime kulağa hoş gelen kimlik beğenme içinde değil gerçek kimliğimi araştırma içindeyim,bu gelecek nesiller için elzem.Yanlış düşünmüş olabilirim, eğer Avar ca kullandığımız kelimeler varsa benim gibi yazın da yanlıştan dönelim.Aliabat'ta günümüzde unuttuğumuz dil konuşulmakta bu konuda gayet agresif davranmaktalar.Bu dil kendi beyanlarına göre(Şirinbey hacıali,İrade aliyeva) Gürcü dilinin doğu diyaliktiği.Yine kendilerinin İNGİLOY olduklarını söylemekteler. Selam ve saygılar. Çarşamba, 11:32
Merhaba Ahmet abiYazdığın yorumları biraz geç fark ettim tartışmaların boyutunu görünce Şirin Hacıâli beyin araştırma yazısı tekrar okudum kaçırdığım bir şey varmı diye onun için cevabımda gecikme oldu özür dilerim.
Abi Fikirlerine saygı duyuyorum zaten bu fikri savunan birkaç kişi daha olduğu için, bu tartışmaların özünü de bu fikir başlatmış olup onun üzerine bir araştırma yapma ihtiyacı doğmuştur.
 Abi sitemizde yazan yazıları her ne kadar ben yazmış görünüyor samda birçok kişinin kaleme aldığı yazıları siteye ben eklediğim için öyle görünmekte yâda internet veya yazıyla uğraşmak istemeyen büyüklerimle yaptığım sohbetleri kendilerin bilgileri doğrultusunda tarafımdan kaleme alınmıştır.
Oradaki okuduğun yazıların tamamının sadece benim fikrim olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun bu konuda en az 20 yıllık süreç içerisinde seninde benimde saygı duyduğum ortak akrabalarımızın atadan dededen duyduğu bilgiler ve bunun karşısında ana vatan dediğimiz yerde orda kalan akrabalarımızın çocuklarının verdiği bilgilerin örtüşmesi sonucu ve en az senin kadar bu konuda bizlerde diyorum çünkü tek başına olmadığımı Yalçın Kurt abim, Osman Mert, Cengiz Arıkan, Uğur Kala, Cavit Berçik Polat Doğan gibi  ve ismini sayamadığım birçok kişinin yaptığı araştırmalar da bulduğu belgelerin paylaşımından ve Esat Bala amca Kemal Arıkan, Babam  Ökkeş Kaya ve köyde yaşlı olan diğer erkek ve kadınlarla yaptığımız konuşmalar da bu kişilerin verdiği bilgiler doğrultusunda bu kanaate vardık, bu gün söylenen bir söz değil ki yıllardan beri söylenen sözü tekrar ediyoruz gürcü olduğumuz 1970 li yıllarda Aslan Laçinbala abinin getirdiği belgelerden sonra söylenmeye başlanmış. Yazında bahsettiğin Allah rahmet eylesin Osman Yılmaz amca Sabahattin amcanın dükkânında bu mevzu açıldığında bunca yaşın adamıyım büyüklerimizden kimleri gördüm hiç biri bu güne kadar bize gürcüyüz demedi gürcü dili konuştuğumuzu ama bizim dilimiz olmadığını Gürcüceyi sonradan öğrendiklerini, köyün ve köylülerin ilk günden beri hep biz Dağıstanlıyız dediklerini, asıl dilin başka olduğunu gençliklerinde söyleyen yaşlı kişileri isimleri ile verdiğinde o anda bakkal dükkanında bulunan Sabahattin amca Danyal emmi Kazım emmi tanımış ve doğru olduğunu vurgulamıştı hatta İskenderun demir çelik kurulurken burada çalışan Rus işçiler içerisinden Gürcü olan bir gurup 1972 yılında köy kahvesine gelip burası gürcü köyüymüş sizlerle konuşmak istiyoruz dediklerinde o gün hayatta olan ve köyde birçok dil bilen olduğu halde o gürcü mühendisle doğru dürüst konuşamadıklarını anlatmışlardı.
            Avar olduğumuza gelince, 1993 yılında Kazım Laçinbala abinin daveti ile ana vatandan köyümüze gelen Hüseyin ve Nezir Memmedov kardeşlerimizin karşılama gecesinde, Kazım abinin köyde yaptığı konuşmasında, Dağıstan köyünün Gürcü halkı sizlere gürcü kardeşlerinizi amca çocuklarınızı getirdim demişti. Hüseyin Memmedov söz alarak değerli kardeşim Kazım Bey Akrabayız dedi doğru söyledi, bende sizleri akraba olarak kabul ediyorum amca çocukları isek bize babalarımız dedelerimiz Avar boylarındanız dediler biz böyle öğrendik ve çocuklarımıza böylede öğreteceğiz demişti.
Kazım Laçinbala abim ilk zamanlar bu gürcüyüz fikrini savunuyordu. Ama 2009 yılında Osmaniye derneğindeki görüşmemizde elinde araştırma yaptığı birçok belge olduğunu ve Hüseyinlerin sözlerinin doğru olabileceğini gürcü olmadığımızı 1782 yılındaki Ruslarla Dağıstanlıların savaşında Rusların Tarafında yer alan Gürcülerin Rusların Bölgede Hâkimiyet kurmasında Yardımcı olması amacı ile Gürcistan’ın bu tarihten sonra Dağıstan devletinin topraklarına girdiğini, daha öncesinde Gürcistan’la hiç ilgisi olmadığını, bu tarihten sonraki yıllarda gürcülerin nasıl yöntemler kullanarak becerdiği pek anlaşılamayan bir maharetle yerel halkın dilini değişmiş olabileceğini ama göçte gelen hanelerin yalnız (Eleseni) Aliye abattan değilde Kalalı, Musoli, Kandaki, Marsan gibi birçok köyden toplanarak gelen aileler olduklarını bu köylerin bazılarının lezgi köyü olması ve birbirlerine dolaylı yoldan akraba oldukları bilinen ailelerin hepsinin aynı milletten mi yoksa sadece kader bağımı olduğu soru işareti taşıdığını, gürcülerin istila tarihinden sonra bizim halkımıza yaptığı eziyetlerden, dışlamalarından ve Bolşevik ihtilalindeki yapılan seçimlerde oradaki halkın Gürcistan’ı seçmeyerek başka devlete geçmeleri Gürcü olmadıkları ortaya çıkmıştır. Ama bölgedeki mevcut halkın Avarmı, Lezgi mi, veya daha başka bir milletmi olduğu konusunda tam detaylı bilgi veren kaynaklar aradığını araştırmanın sonuçlanmadığını belirtmişti

Tarih sayfalarında yaptığımız araştırmalarda Yalçın Kurt abinin tezinin doğru olduğu göç listesinde hiç bir ailenin soy isminin gürcü soy ismi olmadığını ve gürcü dilinde İngiloy kelimesinin (Yeni) anlamına geldiği için Yeni Gürcü teriminin son yıllarda üretilen bir isim olduğunu bu konuyu araştırmam gerektiği kanaatine vardım. Seninde benimde Araştırmasını takdir ettiğimiz Irada Aliyeva hanımın yaptığı araştırmayı okumuşsundur orda bin sekiz yüz lü yılların içerisinde Hıristiyan misyonerlerin yaptığı çalışmalar ve o günkü devletin yaptığı desteklerle Müslüman halka din değiştirtmek adeta bir gurur meselesi haline gelmiş ve muhtelif yıllarda verilen rüşvet, alınmayan kelle vergileri ve diğer vaatlerle kandırılarak Hıristiyan olan halkın iki veya üç yıl sonra geri kendi dinlerine geri dönmeleri yapılan kiliseleri geri yakıp yıkmaları her seferinde başarısızlıkla sonuçlanmış hatta bu eylemlerden sonra bizim dedelerimizin Çeçenlerin ve Dağıstan kökenli bu halkların topraklarından göç etmesine sebep olmuş tur 1890 lı yıllarda bu çabayı devlet ve Vatikan destekli her koldan kimine vergi muafiyeti, kimine toprak vererek suçluları af ederek ödüller vermek sureti ile kabul etmeyenlere ise elindeki mülkünü almak, muhtelif cezalar vererek Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Avarlara, Abazalar, Acaralar ve Azeriler olmak üzere iki yüz bin kişiden fazla Müslüman’ı Hıristiyan yaptıklarını bu kişilere büyük vahtis törenleri düzenleyerek kutsal haç taktıklarını tekrar, Müslüman olmamaları için artık kendilerinin hem Hıristiyan hemde İngiloy gürcüsü oldukları için kendilerinden biri olduğunu, artık ayrılamayacaklarını vurgulayan misyoner papazların verdiği bir unvan olduğunu birçok yazılı kaynakta bulabilirsiniz.
 İngiloy Gürcüsü ismi ve halkının uydurma bir tez olduğu, seninde benimde okuduğum Şirin bey Hacıalinin araştırmalarında detayları ile vurguladığı bu gün orda yaşayan tüm halkların bin yıllık geçmişini birbirine bağlıyor her halkın atası veya mirasçısı şu millet veya şu devlet derken İngiloy gürcülerinin atalarının Alban halkından olduğunu beyan ediyor ozaman Alban halkındansak 1200 yıl sonra yeni bir isim bulma ihtiyacını neden hissedelim. Alban halkındansak Alban halkıyız diyelim, Albanlar değilde İngiloy Gürcüleri denilmesi ve bunu Gürcistan misyonerleri tarafından bölge halkını asimile etmek amacı ile yakın tarihte özellikle türetildiğini Rusya ve Vatikan kaynaklı belgelerde bulacağınızı belirtirim.
Milat öncesi ve hemen sonrasındaki tarihi savaşlarda kazanan taraf kaybeden halkı ya kılıçtan geçirip tamamen öldürürdü yâda yerinden yurdundan göç ettirirdi Alban halkı ve devletinin de MS.600 yılında böyle bir kadere maruz kaldığını birçok tarih kitabında okumuşuzdur.
 Bu durumda geriye ne kalıyor başka çaremiz verdikleri isimi kabulmü edelim diyeceğiz.
Ayrıca internette İngiloy gürcüleri başlığı ile yaptığım aramada yayınlanan bir sitedeki dosyanın altındaki yapılan yorum işin çok daha farklı bir durumu ortaya çıkartmaktaydı.
 Oradaki yorumda önceden kendi elimizle yazdığımız bu gibi yazılarda Dağlık Karabağın Ermenistan toprağı olduğunu yazan yazıları bizler bilerek yâda bilmeyerek yazdık ama adamlar şimdi bu yazıları sözleri dayanak göstererek Ermenistan’ın Karabağ da hak iddia etmesine savaş edip el koymasına sebep olmuştur, Şimdi ise Gürcistan’ında bu topraklarda hak iddia etmek için zemin hazırlamak üzere özellikle böyle bir tez hazırladığını ve Azeri halkı nında buna alet olduğunu ama buradan göçen halk olarak bizlerden bahsediyor ve bizim sitedeki Yalçın abinin yazısını olduğu gibi yazarak belge olarak sunuyor ve gerçekleri değiştirmeyin doğrular bunlar, yarın bu Topraklarıda kaybetmek istemiyorsak bu oyunlara alet olmayalım yazan yoruma rastladım.
 Yalçın abinin yazısında bahsettiği İlya Datunaşvili’nin gürcü misyoneri olduğu ve bu araştırmayı ilk başlatanın bu kişi olması gibi sözlerin haklılığını ortaya koyar niteliktedir.
Sonuçta araştırma bitti dediğimiz yok, İngiloy Gürcüsüyüz diyerek sende direk Gürcüyüz demiyorsun bu durumda Gürcü olmadığımız ortada ama hala bir çelişki var, örneğin bu günlerde Kürt aydınlarının iddiası Zaza diye bir millet yok o millet Kürt milletinin alt kolu diyerek bir milleti yok sayıp yutmak ilerdeki hayallerinde o şehirlerde hak sahibi olmak istiyor, size göre bu tez yanlışmı doğrumu, onlar öyle dedi diye Zaza halkını yokmu sayacağız, zazalar yarın kürtmü olacak çünkü ilerdeki yıllarda bu milletle aynı kaderi paylaşıyor konumda olacağız,  hiç bir şey yoktan var edilmez, var olan yok edilemez, yeni bir millet yeni bir nesil nasıl üretilir, uzaydan gelmediği sürece. Bide birileri sizin isminiz bundan sonra bu oldu artık bu soyu kabul edin dediklerinde biz hemen kabul etmek zorun damıyız. Üstelik bu zulmü kabul etmeyip dedelerimiz göçtükten yirmi yıl sonra sadece Hıristiyan olanlara ödül olarak verilen İngiloy Gürcüsü isminin beni bağladığına inanmıyorum.
Yazan yazıyor söyleyen söylüyor ama ortada 100 – 150 yıl önce yazıyla değilse bile dilden dile söylenmiş sözlerin, yaşayış biçiminin birtakım örf adet gibi milleti millet yapan uygulamaların hiçmi anlamı yok o atalarımız neden Biz Dağıstanlıyız dediler Osmanlı o yıllarda kim olursan ol gel diye kucak açmışken Sakarya, Adapazarı’nda bulunan göçmenler bizler Gürcüyüz derken bizimkiler neden Dağıstanlıyız demişler, Gürcistanlıyız da diyebilirlerdi neden demediler? Bunda sizce bir anlam yokmu çevremizde iki adet papak köyü var onlarla niye diyolokları yoktu. Göçün ilk yıllarında neden buraya geldiler Birleşik kafkasya ruhunun ilk mimarı üç imamların ilki Şeyh Mansurun kardeşi Kunta Hacının ve müritlerinin yanında olmak için çukur ovaya geldiler memlekette ve burada Çeçen köyleri ile irtibatta olup kız alıp vermeleri bu günkü Çeçenistan’ın göç yıllarında Dağıstan toprağı ve Dağıstan halkından olarak anılması onlarla kendilerini aynı halk gibi görmesi acaba sizin tarafınızdan nasıl yorumlanmaktadır.
 Bu konuda çalışan Tüm araştırmacılar konuşulan dilden dem vurarak ana dil ne ise halkıda o halktan demektedir, bu gün Türkiye de anadilini konuşamayan birçok millet var o milletler yokmu oldu böyle bir millet yokmu diyeceğiz, bu gün o bölge Azerbaycan oldu ve şuan azari dili konuşuyorlar bizlerde Türkçe konuşuyoruz şimdi bizler o milletten veya o soydan gelme hakkımızı kaybettik yeni bir milletmi olduk, bizim dedelerimizin konuştuğu dil gürcüce olunca o halk gürcü sayılır o zaman ne olur ne olmaz bunları bize katmayalım ama bizden de uzak tutmayalım bunlara yeni gürcüler diyelim diyen karşımızda çok mantıklı insanlar var bu sözler oradan göçenleri değilde göçmeyip orda kalanlar için Gürcistan’ın egemenliği altında kaldığı 1782 ila 1921 yılları arasında 139 yıllık sürede dillerini mecburi tutarak öğretme becerisi gösteren bir zalimin haklı olduğu anlamına mı gelmekte.
 Atla eşek çiftleşmiş ortaya çıkan yavruya ne at sahip çıkmış nede eşek, garibim ortada katır olarak gezmiş, bizim neslimiz belli hamdolsun, atalarımı tarih sayfalarında var olan Albanlar, Gerler, Laklar veya Avarlardan birine bağla onlardan hangisinden dersen de sana katılırım ama 1000 yıllık tarihi yok sayıp son 100 yılda Gürcistan’ın yaptığı aşılama ile zorla ortaya çıkan bir katır olmayı kusura bakma ama ben kabul etmiyorum abi.
Saatlerdir size o yorumun bağlantısını eklemeye çalışıyorum ama ne yazık ki o yorumu sayfadan silmişler bağlantıyı eklemem gerek kalmadı    Dün, 12:22
 Yalçın abi ve İbrahim abi sizinle gurur duyuyorum.Iyiki varsiniz ,iyiki beinim akrabalarimsiniz ve sizi tanimishiz.en kisa zamanda bulushmak uzere

 Merhaba İbrahim amca. İyisinizdir inşallah. Allahtan iyiliğinizi dilerim.
Size bunu yazma sebebim profilinizdeki Yalçın Kurt amcanın yazdığı uzun bir yazı ve altındaki Ahmet Laçinbala'nın yorumlarıdır. İş iyice karıştı, kafam da karıştı. Ahmet amca biz gürcüyüz derken; yalçın amca olmadığımızı söylüyor. İkisinin de kendilerine göre delilleri var. Ahmet amca yorumlarda birkaç kelime söylemiş, ben hepsini anneannemden duydum. ama yalçın amca daha haklı gibi çünkü isimlerimizin gürcü isimleriyle alakası yok. anneannem bana sebahattin dedemin babasının oruç, onun da babasının iskender olduğunu söyledi. herhalde oruç dedem küçükken bizimkiler kafkasyadan gelmişler. ibrahim amca benim kafam karıştı ve bunun cevabını merak ediyorum. sizin şahsi yorumunuz nedir?
Metehan yiğenim önce sana ceap vereyim:Bizim müslümanlığımız, 4 halife dönemine hz.Osman zamanına uzanır.Araplar önce feodalları (yani idariceleri) islama davet eder,eğer kabul ederlerse konumlarını muhafaza ettirirler ve halk ta arkasından müslüman olurlardı.Şafii mezhebindeniz, bizimle aynı yıllarda müslüman olan Kürtlerde şafii dirler.O zaman mezhepler yoktu ama aynı öğreti ile bütün bölge müslüman olmuştu.Sonradan imam Şafi'yi kendilerine yakın bularak mezhebine girmişlerdi.Malum Kürtler de hz. Ömer zamanında müslüman oldular.Araplar 650 li yıllarda Tiflis'e kadar vararak orada emirlik kurmuşlardı,bölgede yaklaşık 300-350 sene kaldılarve bu dönem dede kafkasya da Dağıstandaki kavimlerin çoğu (çeçenler,kumuklar vb.) tatlılıkla bizim gibi müslüman oldular.(genellikle).Onlar da Şafii dirler.İslam ortaasya da bizden yaklaşık 200 yıl sonra yayıldı ve onlar İmam Hanefi mezhebindendirler. Sonra göçlerle ANADOLU ya gelinmiş ve bölgeye Hanefi mezhebi gelmiştir. Selçuklu ve Osmanlı zamanın da müslüman olan halklar hanefi mezhebindendirler.(Çerkesler,abazhalar,Batum çevresinde yani Acaristan bölgesindeki Gürcüler sonradan 1880 li yıllarda Osmanlı ya göç ederek,şimdiki Düzce ve Adapazarı civarına yerleştiler).Enaz 1350 yıldır çok şükür müslümanız.Bu zaman içinde onların kültürlerini özümsemiş,onların isimlerini almış,onlardan kız alıp vermişiz.O zaman milliyetçilik ,kavmiyetçilik ırkçılık yoktu.Bunlar Fransız İhtilali ile ortaya çıkmıştır.(1780 li yıllar).Eskiden Din Savaşları olurdu, dinini değiştirirlerdi. İnsanların dilleri ile uğraşmazlardı onun için dilimizi muhafaza ettik. Dün, 14:44
Metehan yiğenim ;2000 yıldır atalarımız Aliabat ta alazan (Kunik) çayı vadisindeki verimli topraklarda yaşadılar. Savaşcı ve cengaver bir kavimdik. O zamanlar bize KARTLİ derlerdi Gürcü ismini İRANlılar vermiştir.Aynı milletten olmamıza rağmen ezici çoğunluğu hiristiyan olan Gürcüler Müslümanlara yaptıkları düşmanlık,eziyet ve ahlaksız tutumları nedeniyle onlardan nefret etmişiz ve kendimizi onlardan soyutlamışız.Müslüman halklarla ilişkimizi geliştirmiş,onların kültürünü özümsemiş,onlardan kız alıp vermiş onların adını çocuklarımıza koymuşuz.Onlarla beraber ağlamış gülmüş ve dertlerini dert edinmişiz.Bu yaklaşık 1350 senedir böyle olmuş ve iyi bir Müslüman milleti (ümmeti) olmuşuz. Yalnız dilimizi Aliabat ta muhafaza etmiş, buraya gelince onu da kaybetmişiz.Burada dilimizi unutunca akil (aksaçlılar) adamlar,toplanarak AVAR olmaya karar vermişler.Bak yiğenim Avarca diye ayrı bir dil vardırve onlar balakan ve zakatala reyonlarında yaşarlar, sözlükten bazı kelimeleri aldım parantez içi bizim dil;baba=emen (mama),anne= ebel (deda), kulak=ghin (kuri),eşek=hama(vri),yok=heçho(arali)bir=tso(erti).bunlardan hangi biri bizim dilimizde eğer biz Avar isek bir kelime göstersinler.Aliabat lı tarihçi araştırmacı yazar Doç Dr.Hacıali Şirinbey şimal garbi Azerbaycan İNGİLOLAR (2007) Adlı kitabında bizim 1860 lı yıllarda 40 hane ingilo göç ederek Ceyhan dağıstana göçümüz yazılıdır.(13. sayfa)Yine aynı sayfada Aliabat yakınlarındaki koragan köyünden dinlerini değiştirmeyi kabul edip hiristiyan olan ingiloların 1920 lıyıllarda Saingilo bölgesinin(balakan, zakatala ve şeki reyonları) Ruslar tarafından gürcüstan dan alınarak azerbaycana verilmesiyle bizim gibi göç ederek kalkıp gürcüstana yerleşmişlerdir.Çünkü onlar aynı millettiler aynı dinde olunca koşa koşa oraya gittiler.müslümanlığa o kadar bağlıydık ki Ruslara karşı savaşı kaybedince üstüne üstlük dinimizi değiştirmeye zorlanınca binlerce yıllık o güzel vatanımızdan ayrıldık. Dün, 17:13

Teşekkür ederim yeğenim, bizde sizlerle gohum olmaktan gurur duyuyoruz.senin başarılarını duydukça seviniyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz.gözlerinden öpüyorum,babana selamlar. Date: Thu, 31 Jan 2013 03:11:42
31 Ocak 19:09
Selam Ibrahim bey. Ilk once kemdimi tanitayim. ben Rahib Yalcin Kurtun babasiyla benim ulu dedem kardeşler. Ben kendim Marsanda dogdum buyudum. Az once yazdiklarinizi gordum lakin ora yorum atamadim. Marsanda ben dedelerimden duydugum kadariyla hic bir zaman gurculer yasamamis. benim uludedelerim de ayni koydendir. Aliabat kasabasinda ise oraya rusya tarafindan goc edmis gurcu (musulmanlar) yasamaktadir. Onlar hem gurcu hem de azerbaycanca konusuyorlar. Komsu koyler olan Marsan, Zeyem ve bildiyimiz Qanik (kunik) nehri etrafindaki koylerdeki cogumluk da gurcuce anlar ve bazi sozleri kullanir. Orneyin ben de gurcuce biliyorum az bile olsa. Buna sebep Aliabata goceden gurculerin kasaba olmasi ve burada bugunumuzde de mevcut olan Aliyabat gurcu pazarinda gurcu azerice konusulmasidir. Bir diger kanitsa Qax ilcesinin gurcustanla komsu olan tum illeri Azerbaycan topraklari ve gurcustanin bugunki nufusunun 15%i azerbaycan turkleridir. bu illere Borcali, Dumanisi gibi nufusu Azerbaycanli olan topraklari gostermek mumkun. Yani ki, tarihi Gurcustan topraklari bugunku kadar yakin olmamis hic bir zaman Zaqatala, Qax ve balaken illerine. Tarihden Turkmencay ve Gulustan mukavelelerinde bu bolguler acik shekilde gosteriliyor. Saygilarla Rahib Aliyev.

Kıymetli kardeşim İbrahim ; seninle kuru ekmek yemek bile güzel.
1-Gürcü dilinde ingiloy kelimesi yeni anlamına gelmemekte anlamı şirinbey de yazılıdır,sayfa 14.
2-Saingilo bölgesi,Balakan,Zakatala Kah ve Şeki reyonlarını kapsayan yaklaşık 4000 Km2 kapsayan mıntıkadır.Bu bölgede çoğunluğu Sünni şafi Müslüman olmak üzere Hıristiyanlarla beraber yaklaşık 15000 ingiloy yaşamaktadır.Bölgede 42000 de Avar bulunmaktadır(İnternet-google
http://discoverazerbaijan.az/en/zaqatala/ )Sa gürcüce doğu demektir.İngiloy ismi yalnız Hıristiyan gürcülere değil Müslüman gürcülere de verilmiştir.Mükafat olarak verilmiş sözüne katılmıyorum.
3-Rusların Hıristiyanlaştırma politikası az daha başarıya ulaşıyordu.1863 yılındaki Car –Balakan isyanı birkaç kişinin ölmesi ve aynı anda Aliabat ta isyan çıkması Rusların bu isyanları silahla bastırmaya cesaret edemeyişi Hıristiyan olan onbinlerce kişi Müslümanlığa geri döndüler.
4-Yalçın Kurt’un tezine gelince bizde soy ismi 1934 de kondu, o bölge de Sovyetler zamanında Ermenilere yan, Gürcülere dze şvili ,Azerilere ev eva olarak verilmiştir. (
http://akildisi.wordpress.com/tag/zeyniyev/ )İsimlerimiz içerisinde niye gürcü ismi yok sorusuna aşağıda da cevap vereceğim gibi zamanla (1200 yıl ) içerisinde Müslüman ismi aldık.
5-Adapazarı,Sakarya ve Düzce de yaşayan gürcüler Batum(Acaristan) bölgesinden deniz yoluyla gelen Müslümanlardır.Osmanlılar zamanında islamı kabul etmişlerledir.Hanefi mezhebindendirler.Dağıstan bölgesi ile alakaları yok ve oraya çok uzaklar.Malum , Dağıstan bölgesi Rusya ya bağlı özerk bölgedir.Hudutları Kafkaslardan Zakatala Aliabat yakınlarından geçen ve Gürcüstan’la sınır çizen alazan(kunik) çayına kadar coğrafi olarak uzanmaktadır.Bu bölgenin halkı Dağıstan’da Ruslara karşı yaklaşık 25 sene süren savaşa maddi ve manevi olarak katılmışlar,ve adeta kendilerini tüketmişlerdir. Dağıstan’ın kalbimizde apayrı bir yeri vardır,orada nice şehitler vermişiz, nice gazilerimiz olmuş,nice kahramanlıklar ve yiğitlikler yaşanmış ve unutulmamıştır. Dağıstan sevgisi apayrı bir şey olup günümüzde bile Türk milleti tarafından bile saygıyla anılmaktadır.Köyümüze bu ismi hem yaşadığımız bölge oluşu hem de acı tatlı hatıralarımız oluşundandır.Ama ben o zaman yaşasaydım köyün isminin Aliabat olmasını isterdim. devamı var inşallah
5 saat önce
Merhaba Ahmet abi kalp kalbe karşıdır bil mukabele.
Yazmış olduğun yorum ve yapmış olduğun Araştırmalardan dolayı teşekkür ederim eline dilene sağlık çünkü bilmediklerimiz veya farkına varmadığımız detayları farklı gözle farklı pencereden bakınca daha net ortaya koyulmakta olduğunu gördüm, onun için atalarımız boşa dememişler, bir elin nesi var iki elin sesi var diye, sonuçta seninde benimde amacımız meraklı genç nesil çocuklarımıza doğru bilgi vermek akılda soru işareti bırakmayacak cevapları vermek istiyoruz.
Abi aslında sende bende aynı şeyleri düşünüyor ama farklı izah yöntemi kullanarak biraz dolambaçlı anlaşıyor görünüyoruz Ahmet abi üstte yapmış olduğun şu yorumda şu sözleri
-Metehan yeğenim ;2000 yıldır atalarımız Aliyabat ta alazan (Kunik) çayı vadisindeki verimli topraklarda yaşadılar. Savaşcı ve cengaver bir kavimdik-
Diyen sözlerini okuduktan sonra bizlerin aynı düşüncede odlumuzu gördüm.
Yaptığım araştırmalarda hep senin yazdığın bu sözlere rastladım 2000 yıllık bölgenin otokton halkı olduğunu belirten yazılar okudum, bu sebepten dolayı orda yaşamış ve yaşamaya devam eden halklardan birinin atalarımın soyu olduğuna inanıyorum.
Gürcistan tarihini incelediğinde MS 1000 li yıllardan önce Karadeniz sahilinde birkaç şehirden oluşan küçük bir devlet iken 1184-1215 li yıllarda kraliçe Tamar ile en şağşağlı ve genişleme dönemini yaşaması ve bu döneminde zaten çok uzun sürmeyerek 1222 yılında Moğolların istilası ile parçalanır geri eski sınırlarının içerisine çekilir. Buda gösterirki Gürcistan’ın bahsettiğimiz bölge ile uzun süren bir bağı olmamıştır.
Benim merak ettiğim bölge halkı İngiloy kelimesi ile ne demek istiyor ve neyi kast ediyor ve ne anlam yüklüyorlar onu öğrenmek istiyorum.
Abi Selamlarımı ve sonsuz saygılarımı sunarım  
3 saat önce
Lütfü Kala : merhaba yalçın abi bizim aslımızın kökeni avar tüklerinden geliyor öğrendiğim kadarı iledağıstan bölgesine gelip bir müddet orda kaldılarında gürcü lisanını öğrenmişler ankara merkez nufus kütüğünde avvar türklerinden olduğumuz denilmekte
İbrahim kardeşim doğru söylüyorsun,Gürcüstan kraliçe Tamara ve babası Kurucu Davit zamanında en parlak ve geniş sınırlarını yaşamışlardır.Daha önce Emeviler(mervan) zamanında ve Selçuklular ile İranlılar zamanında da istilaya uğramışlardır. .Malum Gürcüstan tarihi bölgesi 4 bölgeye ayrılır;Tao( Şavşat,Artvin civarı)Kartli (Tiflis vebatısı) Ereti (Abazha tarafı, şimdiki gürcüstanın kuzey-batı b ölgesi) KAHETİ(Tiflis kuzeyi doğusu,Daryal geçidi.Kaheti nin güney -doğusundaki uzantısı HERETİ (SAİNGİLO) bölgesi ,bu bölgede Balakan,zakatala(aliabat dahil) Kah ve Şeki reyonları.Bütün bu bölgeler önceleri ERİSTAV lar tarafından kale şehirler veya beylikler tarafından idare ediliyordu.Mesela Şeki Eristavı Tiflis Eristavı,Rustavi Eristavı gibi.ERİSTAV Gürcüce Ordubaşı demek,(Er=ordu, istav=baş) Nasıl Osmanlı Beylikleri toparladıysa Kurucu davit,Tamara ve Bagrat da Eristavları toparladılar. Osmanlıdaki beylikler Türk değiller miydi ? Aynı şekilde Eristavlarda Kartliydi(Gürcü). Büyük ihtimal ELİSENİ(Aliabat) Eristavı vardı.Çünkü Aliabat ta günümüze kadar kalan Kerpiç (peri) adlı büyük bir kalesi vardır. Demek ki gürcüstan sahilde birkaç şehirden ibaret değilmiş. İngilo konusuna devam ederiz inşallah,az daha unutuyordum Şirinbeyle dün(1şubat 2013)telefonla konuştum ,İrade hanım kızkerdeşi oluyormuş bize akraba olduğunu her konuda yardımcı olacağını söyledi,bende onları araştırma yapmak için buraya davet ettim. selam vf dua ile..yaklaşık bir saat önce ·
İbrahim Kardeşim 6-Aliabat ta yaşayan soydaşlarımız bugün evlerinde ve kendi aralarında agresif bir şekilde bizim unuttuğumuz dili konuşmaktadır.Bu konuda Azeri yetkililer soydaşlarımızın Azerbaycan a entegre olmaları için evlerinde hiç olmazsa bir-iki saat azerice konuşulmasını istemekte ve bu konuda şikayetçi olmaktalar.
7-Senin iddia ettiğin gibi biz 1782 yılından sonra Gürcüceyi öğrendiğimiz ve ana dil yaptığımız da yanlış,çünkü bize bu dil hiç dayatılmadı.Nasılki Azerbaycan kontrolünde 80-90 yılda anadilimizi bırakıp(Türkiye deki gibi) azerice yapmadıysak,1782-1860 yılları arasında da anadilimizi koruduk.En az 2000 yıldır bu dili(gürcüce) konuştuk,hiç katır olmadık safkan yağız at tık.Hiç eşekle bir araya gelmedik ki katırımız olsun.Türkiye ye gelince bazılarımız zamanla eşekliği ve katırlığı benimsemiş olabilir(üzerine alınma).
8-Metehan’a da yazdığım gibi, biz 4 halife zamanında (hz.Osman 650li yıllar) Müslüman olduk.Arap orduları islamı yaymak için Tiflis’e kadar geldiler.Müslümanlar fethettikleri topraklardaki hristiyan ve Yahudileri zorlamaz ama vergiye bağlarlardı.Bu din dışında olan Mecusi,putperest gibi dine mensup olanlar ya Müslüman olurlar ya kılıçtan geçirilirler ya da büyük çoğunluğun yaptığı gibi dağlara kaçarlardı.Müslümanlığı kabul etmeleri için önce idarecilerine (yerlerini muhafaza etmeleri garantisi verilir) kabul ettirilir sonra bütün halk islama girerlerdi.Biz de böyle Müslüman olduk.En büyük delilim Şafii mezhebinde oluşumuz.Kürt lerde aynı yıllarda (hz.Ömer ) Müslüman oldular. O zaman mezhepler yok tu ama biz islamı direk Sahabilerden öğrendik ve o da Şafii öğretisine yakındı . İmam Şafii sonra çıkınca bizler ve Kürtler o mezhebe girdik. Tiflis te Araplar yaklaşık 300 yıl kaldılar bir ara merkezden kopup emirlik bile kurdular.Onların zamanında Arapların ikna edici çalışmaları neticesinde dağlılar,Avarlar,Kumuklar,Çeçenlerin çoğunluğu kendi istekleriyle Müslüman olmuşlardır.Bunlarda hak mezhep olan Şafidirler.Şirinbey’in yazdığı gibi Şah Abbas zamanın da(1700 lü yıllar) İslam olsaydık herhalde İranlıların mezhebinde yani Şii olurduk.Şah Abbas zamanın da azerbaycanın çoğunluğu Müslüman –şii olmuşlardır.
9-Doğrudan Sahabilerden dinimizi öğrenmemiz bizi çok sağlam Müslüman yapmıştı.Çok iyi ümmet olmuştuk.İslamı özümsemiş ve şuurlu Müslüman olmuştuk. Zamanla Kartlilerle yani gürcülerle koptuk.Ana milletimiz olmalarına rağmen Müslümanlara yaptıkları zulüm işkence ve düşmanlık onlardan nefret etmemize neden oldu.Bunlar yaşanırken Müslüman halklarla düşüp – kalktık, onlardan kız alıp verdik,çocuklarımıza onların ısmini verdik.Onlarla ağlayıp onlarla güldük. Ortak bir Müslüman Dağıstan kültürü oluştu.Yalnız herkes dilini muhafaza etti,biz de muhafaza etmiştik hala muhafaza ediyoruz.(Aliabat’ta)
10-1920 lı yılların başında Saingilo bölgesini Sovyetler önce gürcüstana bağladı sonra Müslümanların isteği ile birkaç sene sonra azerbeycana geri verildi. 1930 yılında da Hristiyanlığa dönen ,Aliabat yakınlarındaki Koragan köyü İngilo halkı Gürcüstana göçerek oradaki Samstatkora köyüne yerleşmişlerdir.(şirinbey, sayfa 13) Aynı millettendiler dinleride aynı olunca Gürcüstana gittiler.
2 saat önce · 
Lütfi kardeşim; gerçekten yazdıkların çok önemli.Yazdıklarının altı boş kalmaması için şu sorular cevap bekliyor.1-Dağıstan bölgesine(aliabat denmek istiyor herhalde) nereden gelmişiz? 2-Aliabatta ne kadar kalmış da anadilimizi tamanen unutarak,yepyeni bir dili(gürcüce) ana dil olarak özümsedik ve eski dilimizden hiç bir şey kalmadı ve hepsini unuttuk.3-Ankara merkez nufusnda kayıtlı oluşumuz,doğru olabilir,çünkü tapu kaydı gibi nufüs kayıtları da Ankara merkezde muhafaza edilmekte.Arşivden Osmanlı belgelerine inilerek birşeyler öğrenilebilir,cumhuriyet dönemi zaten tek ulus yapma çabasıyla yanlış olabilir. 7 dakika önce

 Merhaba Ahmet abi izah etmem gereken özel bir durum vardı. Bu araştırmayı yapmam bu konulara ilgi duyman tamamen bir tesadüften oluşan ve onun etrafında gelişen olaylara cevap aramamdan başlamıştı. İnsan birazda meraklı olunca senin bu konulara duyarlı olduğunu bilenler yanlarına geldiğinde özel bir mevzu yoksa özellikle şunu biliyor muydun yâda şunları da bilmen gerek diyerek mevzu girip bir kültür aktarımı devreye giriyordu.
Sitede iki üç yıl önce yayınladığım NOGAY ÇAYININ BAŞLATTIĞI TARİH ARAŞTIRMASI başlıklı yazımı birçok arkadaşım askerlik anısını anlatıyor diye baştan birkaç satırı okuduktan sonra okumaktan vazgeçtiklerini söylediler belki sende öyle sanıp okumamışsındır. Ama tesadüfen tanıştığım bir Adapazarı gürcüsü ve senin kadar benimde bildiğim birkaç kelime gürcüce dili ile başlayarak gelişen samimiyetin üzerine cevapsız kalan bazı soruların sorulduğu cevaplarını bilemediğim bilgileri o yıllarda mektupla köye sorup cevaplamaya çalışırken arkadaşımda kendi ailesine soruyordu yaşlı nenesinin bir şeyler hatırlaması sonradan öğrendiğim Ahmedi emminin amcası ile evlenen teyzesini sorması bizim dedelerimize onlar bizden değildi kalpaklılar, papaklılar diye hitap eden mektubundaki şu satırları yazıdan alıntı yaparak ekliyorum
 “Bu bekleme esnasında nenemizin teyzesi ve kocasının da bu hastalığa yakalandığı teyzesinin kurtulduğunu fakat kocasının öldüğünü, biraz zaman geçtikten sonra o günkü geleneklere göre dul kadının fazla bekletilmeden, başkası ile yeniden evlendirilmesi gerektiğinden, birlikte geldikleri kendi kafilelerindeki kişiler teyzesinin geçirdiği bulaşıcı hastalıktan dolayı kimse evlenmek istememiş. Aynı kamptan bizim köylere yakın, komşu köylerden ve bizim ile aynı dilde konuşan onun da karısı aynı hastalıktan ölen, Kandaki köyünden bizimkilerin < KALPAKLI > milletinden dediği Hamat veya (Hamit) adında bir adama kız kardeşini verdiklerini anlatırmış. Teyzesinin bu kişi ile evlendikten sonra Çukur ovaya gittiğini, tekrar görüşecekleri günün özlemini çekerken, bir zaman sonra kardeşini göremeden öldü haberini aldıkları için, annesinin bunu hatırlatacak hangi konu geçse sürekli söyleyip ağladığına, defalarca anlattığına şahit olduğunu yazmıştı. Benim o sülaleden olup olmadığımı yâda bu kişilerden tanıdığım olup olmadığını sorarak mektubu sonlandırmıştı 
Yazının tamamını okumak isterseniz bağlantı linkini gönderiyorum
 http://www.facebook.com/groups/dagistanceyhan/permalink/527974910558223/#!/notes/ibrahim-kaya/nogay-%C3%A7ayinin-ba%C5%9Flatti%C4%9Fi-tarih-ara%C5%9Ftirmasi/205126342839691

Ben bu yazı üzerine sen bizden değilmişsin diyen samimi olduğum arkadaşımla aramız soğudu aynı yerden gel, aynı dili konuş ve sonuçta onlar bizden değildiler deniliyoru. 1982 yılında askerden geldikten sonra nenenin sözleri aklımda soru işareti olarak kaldı neden aynı kaderi aynı dili paylaştıkları halde onlar bizden değildiler KALPAKLI - PAPAKLI milletindendiler demesi ne anlama geldiğini o günlerde pek anlam verememiştim. Köy kahvesinde, bakkal dükkânlarında, cami avlusunda insanları toplu halde bulduğum her yerde köyün büyüklerine bu soruyu soruyor cevaplar almaya çalışıyordum. Allah razı olsun hepsinden gerçekten büyüklerle sohbetin çok güzel olduğunu orda gördüm bilgi görgü ve adap öğreten çok değerli kadirşinas kişilerle bu konuları konuştuğumu çok faydasını gördüğümü şuan daha iyi anlıyorum.
Ahmet abi iyi güzel hadi seninle bir olduk diyelim biz gürcüyüz diye yedi düvele seslenelim!
Ama adamlar 150 yıl önce bizi aynı yolda yan yana kaçıp gelirken bile gürcü olarak kabul etmiyorken,
Orda kalanlara direk gürcüsünüz demeyerek, kendilerinden olmadığını İngiloy kelimesinin üstüne basa basa vurgulayarak İngiloy gürcüsü demeleri gürcü halkının bile bizi kendilerinden kabul etmemeleri, bizi istemeyen bir halkın varlığının açık delili olduğu anlamına geliyor. Bu bilgiler doğrultusunda yinede Gürcüler diyeceksek ozaman farklı bir kolumu, boyumu, kabilesimi diyeceğiz yani Türkün aptalı, Çingenesi gibi gürcünün hangi alt kademesi olmayı kabul edeceğiz.


hmet Laçinbala İbrahim bey,internet çok büyük bir yardımcı ve kolaylık.Nereden geldiğimiz belli Zagatalanın 20km güneydoğusundaki 10000 nüfüslu ALİABAD kasabasından.Kim olduğumuza gelince,googledan girince AVAR olmadığımız görülecektir.
Ahmet Laçinbala Aliabad kasabasında nüfusun çoğunluğu İNGİLO GÜRCÜSÜ gerisi de azeridir.Aliabad lı gürcüler kültürlerine çok bağlıdırlar. bizim birkaç kelimesini bildiğimiz gürcüce yi kendi aralarıda konuşurlar.
Ahmet Laçinbala Aliabad lı tarihçi yazar aynı zamanda akrabamız ŞİRİNBEY HACIELİ kim olduğumuz konusunda yazdığı kuzey batı İNGİLOYLAR,
Ahmet Laçinbala Şimali -Qarbi Azerbaycan İngiloylar Şirinbey Hacıali .Bukitabın yazarı Şirinbey göç esnasında orada kalan Şirin halamızın torunlarındandır.Kim olduğumuz-olmadığımız konusunda kendisinin bizden daha fazla bilgisi olduğunu zannederim.
Ahmet Laçinbala 150 sayfalık kitabı 2.kez okuyorum.Şirinbey bizim ms 1000 yıllarında dağılan Dağıstan daki Albanya devletinin 26 halkından biri olan GEL lerden geldiğimizi yazıyor.Bu halka şimdi İNGİLO dendiğini Gürcü dilinin şark diyaliktilğini konuştuklarını yazmakta.AVAR larla bir ilgimiz olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım.
Ahmet Laçinbala Benim biraderim olan Mehmet Laçinbala oğlu Taha Laçinbala yı Aliabat tan evlendirdi.Merhum kayınbabası Hacıbey 3 yıl kadar önce Ceyhan a geldiğinde kendisi Avar olmadıklarını kesin bir dille anlatmıştı.
                  28 Ocak 13:30
Merhaba İreda Hanım yapmış olduğunuz araştırmalardan misyonerlik çalışmaları ve din değiştirme Hıristiyanlığı yayma çabalarını gösteren Rus komutanların belgelerinden sunduğun bilgileri büyük bir dikkatle okudum belgeler ve bizim dedelerimizin burada anlattıkları son yıllarda işkenceye dönen hayatları ve göçe kadar giden hayatları anlatıyor eline sağlık teşekkür ederim

                 3 Şubat 06:24
selam inwallah bu yakin zamanda bawka iwlemlerimde olur. tiflis arwivleinden cok deyerli senedler elde etdim malisef sizin dedelerinizin ne zaman gocduklerile bagli bir belgeye raslamadim mesela sizin dedeleriniz turkeye geldikde onlarin ismi nasil gayd olundu nerde kayd edilmiw bununla ilgili bir bilginiz varmi? oylesine soylentiler var ki 1862-ci yilinda 42 araba aliabatdan goc etdi amma bir sened elimizde yok olurdusa nakadar gozel olurdu

<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
3 Şubat 09:31
merhaba ireda hanım sizin ve Kardeşiniz Şirinbey Hacıalinin yap mış olduğu çalışmalara ait göndermiş olduğunuz dosyaları köyümüzün gurup sayfasında yayınlamaya ekledim insanların bu bilgileri bilmesi gerektiği kanatindeyim bilgnize sunarım
3 Şubat 12:49
tewekur ederim inwallah burada cikmiw olan har bir yeni haberleri size gonderirim inwallah Allah razi qalsin ve ve birde butun gocmen kardewlerime selamlar olsun kokenimiz turk oldugu icin fark etmez orada vatandir burada goruwmek dileyi ile
                              3 Şubat 21:31
Hayırlı günler Ahmet abi biz kaç gündür yaptığımız tartışmaları neden bir tek köye Eleseni ye (Aliyeabata) indirgedik onu merak ediyorum oysa her fırsatta altı köyden birbirine dolaylı yoldan akraba olan ailelerin göçünden bahsettiğimizi neden bir anda unuttuk bence bu ekseni kaydırmasak konuyu genelinde ele alsak daha iyi olacağı kanısındayım.
Ayrıca Bahsettiğimiz bölgede 18 yüz yılda, Çeçenler, Lazgiler, Tsakhurlar, Darğîler, Tabasaranlar, Andiler, Azeriler, Avarların kolları ile birlikte diğer milletlerin yerleşip yaşadığı köy, kasaba ve şehirlerin bulunduğu bir bölge olarak tarih kayıtlarında yer aldığı bahsedilen bir bölgeyi ve halkını tartışmaktayız.
Ahmet abi dedelerimiz geldikleri yerleri köy olarak adlandırmaktaydılar şuan sen Aliyeabatın 10.000 nüfuslu bir kasaba veya şehir olduğundan bahsediyorsun, şimdi ben bir örnekle konuyu kıyaslamak istiyorum 1860 lı yıllarda Hamidiye diye yeni kurulmuş Nogay ve Tatarların yaşadığı küçük bir  köy vardı daha sonra balkan göçmenleri ve diğer milletler geldi adı Yarsuat oldu ve son olarak Ceyhan adını aldı bu günkü kozmopolit hali ile Ceyhan’a Nogay yada Tatar şehri diye bilirmisiniz, şimdi ilk kurulan Ceyhanla şimdiki Ceyhanı kıyaslamak bana göre tamamen yanlış hadi burada o gün Hamidiye idi Hamidiye ile Ceyhanı veya Padişahlıkla, Cumhuriyet dönemini karşılaştırma diye bilirsin ama adı aynı kalmış olan yerde bunu neden yapmıyoruz, üstelik orda bu değişimleri etki edecek tarihe veya dönemlere ayırmak gerekmez mi
İrada Aliyeva hanımın araştırma belgesinde de bahsettiği gürcü misyonerlerin çokluğu bu kişilere ve kiliseye verilen özerklikler, arazilerle devletin teşviki ile demografik yapı değiştirilemez mi iktidar kimse gücün onda olduğu tarihin her döneminde durum aynı değil mi
Ahmet abi yukarda yaptığın yorumun içersinde  şu sözleri yazmaktasın “Şirinbey’in yazdığı gibi Şah Abbas zamanın da(1700 lü yıllar) İslam olsaydık herhalde İranlıların mezhebinde yani Şii olurduk. Şah Abbas zamanın da Azerbaycan’ın çoğunluğu Müslüman –şii olmuşlardır”.  Diyen sözler ile Şirinbey Hacıalinin veya Azerbaycanlı diğer yazarların yazmış olduğu yazıları kayıtsız şartsız doğru olarak kabul etmediği o yazı ve araştırmaların bile eleştirilecek yanlarının olduğu konusunu seninde vurguladığını hissettim.
Bakış açısına göre insanların düşüncesi farklı olabiliyor Azerbaycanlı birinin kendisine ingiloy demesini anlaya bilirim çünkü o kişiler asıl çalkantılı dönemde bizimkiler göçtükten sonra 60-70 yıllık sürede Gürcülerle ne yaşadılar neler oldu da kendilerini ingiloy deme ihtiyacı duydular, ingiloyuz diyenlerin üsteki yazında bahsettiğin şu sözler tam tarif etmekte (1930 yılında da Hıristiyanlığa dönen, Aliabat yakınlarındaki Koragan köyü İngiloy halkı Gürcüstana göçerek oradaki Samstatkora köyüne yerleşmişlerdir.(Şirinbey, sayfa 13) izah etmekte.
ilk günden bu güne dedelerimizin söylediği gibi köylerin içerisine Hıristiyan Gürcü aileler yerleştirip kiliseler yaptıklarından bahsetmekteydiler işte o kişilerin çocukları veya torunları bu kişiler olabilir
Aslında Şirinbey Hacıali den veya Azerbaycanlı birinden öğrenmek istediğim bir sorum var Aliyabatta yaşayan 10.000 kişinin tamamımı ingiloy yoksa orda bulunan halkın bir kısmımı, bunu cevaplayacak biri olursa ortaya daha net bir durum çıkacaktır.
<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
31 Ocak 19:09
Selam Ibrahim bey. Ilk once kemdimi tanitayim. ben Rahib Yalcin Kurtun babasiyla benim ulu dedem kardeşler. Ben kendim Marsanda dogdum buyudum. Az once yazdiklarinizi gordum lakin ora yorum atamadim. Marsanda ben dedelerimden duydugum kadariyla hic bir zaman gurculer yasamamis. benim uludedelerim de ayni koydendir. Aliabat kasabasinda ise oraya rusya tarafindan goc edmis gurcu (musulmanlar) yasamaktadir. Onlar hem gurcu hem de azerbaycanca konusuyorlar. Komsu koyler olan Marsan, Zeyem ve bildiyimiz Qanik (kunik) nehri etrafindaki koylerdeki cogumluk da gurcuce anlar ve bazi sozleri kullanir. Orneyin ben de gurcuce biliyorum az bile olsa. Buna sebep Aliabata goceden gurculerin kasaba olmasi ve burada bugunumuzde de mevcut olan Aliyabat gurcu pazarinda gurcu azerice konusulmasidir. Bir diger kanitsa Qax ilcesinin gurcustanla komsu olan tum illeri Azerbaycan topraklari ve gurcustanin bugunki nufusunun 15%i azerbaycan turkleridir. bu illere Borcali, Dumanisi gibi nufusu Azerbaycanli olan topraklari gostermek mumkun. Yani ki, tarihi Gurcustan topraklari bugunku kadar yakin olmamis hic bir zaman Zaqatala, Qax ve balaken illerine. Tarihden Turkmencay ve Gulustan mukavelelerinde bu bolguler acik shekilde gosteriliyor. Saygilarla Rahib Aliyev.

Kıymetli kardeşim İbrahim ; seninle kuru ekmek yemek bile güzel.
1-Gürcü dilinde ingiloy kelimesi yeni anlamına gelmemekte anlamı şirinbey de yazılıdır,sayfa 14.
2-Saingilo bölgesi,Balakan,Zakatala Kah ve Şeki reyonlarını kapsayan yaklaşık 4000 Km2 kapsayan mıntıkadır.Bu bölgede çoğunluğu Sünni şafi Müslüman olmak üzere Hıristiyanlarla beraber yaklaşık 15000 ingiloy yaşamaktadır.Bölgede 42000 de Avar bulunmaktadır(İnternet-google
http://discoverazerbaijan.az/en/zaqatala/ )Sa gürcüce doğu demektir.İngiloy ismi yalnız Hıristiyan gürcülere değil Müslüman gürcülere de verilmiştir.Mükafat olarak verilmiş sözüne katılmıyorum.
3-Rusların Hıristiyanlaştırma politikası az daha başarıya ulaşıyordu.1863 yılındaki Car –Balakan isyanı birkaç kişinin ölmesi ve aynı anda Aliabat ta isyan çıkması Rusların bu isyanları silahla bastırmaya cesaret edemeyişi Hıristiyan olan onbinlerce kişi Müslümanlığa geri döndüler.
4-Yalçın Kurt’un tezine gelince bizde soy ismi 1934 de kondu, o bölge de Sovyetler zamanında Ermenilere yan, Gürcülere dze şvili ,Azerilere ev eva olarak verilmiştir. (
http://akildisi.wordpress.com/tag/zeyniyev/ )İsimlerimiz içerisinde niye gürcü ismi yok sorusuna aşağıda da cevap vereceğim gibi zamanla (1200 yıl ) içerisinde Müslüman ismi aldık.
5-Adapazarı,Sakarya ve Düzce de yaşayan gürcüler Batum(Acaristan) bölgesinden deniz yoluyla gelen Müslümanlardır.Osmanlılar zamanında islamı kabul etmişlerledir.Hanefi mezhebindendirler.Dağıstan bölgesi ile alakaları yok ve oraya çok uzaklar.Malum , Dağıstan bölgesi Rusya ya bağlı özerk bölgedir.Hudutları Kafkaslardan Zakatala Aliabat yakınlarından geçen ve Gürcüstan’la sınır çizen alazan(kunik) çayına kadar coğrafi olarak uzanmaktadır.Bu bölgenin halkı Dağıstan’da Ruslara karşı yaklaşık 25 sene süren savaşa maddi ve manevi olarak katılmışlar,ve adeta kendilerini tüketmişlerdir. Dağıstan’ın kalbimizde apayrı bir yeri vardır,orada nice şehitler vermişiz, nice gazilerimiz olmuş,nice kahramanlıklar ve yiğitlikler yaşanmış ve unutulmamıştır. Dağıstan sevgisi apayrı bir şey olup günümüzde bile Türk milleti tarafından bile saygıyla anılmaktadır.Köyümüze bu ismi hem yaşadığımız bölge oluşu hem de acı tatlı hatıralarımız oluşundandır.Ama ben o zaman yaşasaydım köyün isminin Aliabat olmasını isterdim. devamı var inşallah
5 saat önce
Merhaba Ahmet abi kalp kalbe karşıdır bil mukabele.
Yazmış olduğun yorum ve yapmış olduğun Araştırmalardan dolayı teşekkür ederim eline dilene sağlık çünkü bilmediklerimiz veya farkına varmadığımız detayları farklı gözle farklı pencereden bakınca daha net ortaya koyulmakta olduğunu gördüm, onun için atalarımız boşa dememişler, bir elin nesi var iki elin sesi var diye, sonuçta seninde benimde amacımız meraklı genç nesil çocuklarımıza doğru bilgi vermek akılda soru işareti bırakmayacak cevapları vermek istiyoruz.
Abi aslında sende bende aynı şeyleri düşünüyor ama farklı izah yöntemi kullanarak biraz dolambaçlı anlaşıyor görünüyoruz Ahmet abi üstte yapmış olduğun şu yorumda şu sözleri
-Metehan yeğenim ;2000 yıldır atalarımız Aliyabat ta alazan (Kunik) çayı vadisindeki verimli topraklarda yaşadılar. Savaşcı ve cengaver bir kavimdik-
Diyen sözlerini okuduktan sonra bizlerin aynı düşüncede odlumuzu gördüm.
Yaptığım araştırmalarda hep senin yazdığın bu sözlere rastladım 2000 yıllık bölgenin otokton halkı olduğunu belirten yazılar okudum, bu sebepten dolayı orda yaşamış ve yaşamaya devam eden halklardan birinin atalarımın soyu olduğuna inanıyorum.
Gürcistan tarihini incelediğinde MS 1000 li yıllardan önce Karadeniz sahilinde birkaç şehirden oluşan küçük bir devlet iken 1184-1215 li yıllarda kraliçe Tamar ile en şağşağlı ve genişleme dönemini yaşaması ve bu döneminde zaten çok uzun sürmeyerek 1222 yılında Moğolların istilası ile parçalanır geri eski sınırlarının içerisine çekilir. Buda gösterirki Gürcistan’ın bahsettiğimiz bölge ile uzun süren bir bağı olmamıştır.
Benim merak ettiğim bölge halkı İngiloy kelimesi ile ne demek istiyor ve neyi kast ediyor ve ne anlam yüklüyorlar onu öğrenmek istiyorum.
Abi Selamlarımı ve sonsuz saygılarımı sunarım 
3 saat önce
Lütfü Kala : merhaba yalçın abi bizim aslımızın kökeni avar tüklerinden geliyor öğrendiğim kadarı iledağıstan bölgesine gelip bir müddet orda kaldılarında gürcü lisanını öğrenmişler ankara merkez nufus kütüğünde avvar türklerinden olduğumuz denilmekte
İbrahim kardeşim doğru söylüyorsun,Gürcüstan kraliçe Tamara ve babası Kurucu Davit zamanında en parlak ve geniş sınırlarını yaşamışlardır.Daha önce Emeviler(mervan) zamanında ve Selçuklular ile İranlılar zamanında da istilaya uğramışlardır. .Malum Gürcüstan tarihi bölgesi 4 bölgeye ayrılır;Tao( Şavşat,Artvin civarı)Kartli (Tiflis vebatısı) Ereti (Abazha tarafı, şimdiki gürcüstanın kuzey-batı b ölgesi) KAHETİ(Tiflis kuzeyi doğusu,Daryal geçidi.Kaheti nin güney -doğusundaki uzantısı HERETİ (SAİNGİLO) bölgesi ,bu bölgede Balakan,zakatala(aliabat dahil) Kah ve Şeki reyonları.Bütün bu bölgeler önceleri ERİSTAV lar tarafından kale şehirler veya beylikler tarafından idare ediliyordu.Mesela Şeki Eristavı Tiflis Eristavı,Rustavi Eristavı gibi.ERİSTAV Gürcüce Ordubaşı demek,(Er=ordu, istav=baş) Nasıl Osmanlı Beylikleri toparladıysa Kurucu davit,Tamara ve Bagrat da Eristavları toparladılar. Osmanlıdaki beylikler Türk değiller miydi ? Aynı şekilde Eristavlarda Kartliydi(Gürcü). Büyük ihtimal ELİSENİ(Aliabat) Eristavı vardı.Çünkü Aliabat ta günümüze kadar kalan Kerpiç (peri) adlı büyük bir kalesi vardır. Demek ki gürcüstan sahilde birkaç şehirden ibaret değilmiş. İngilo konusuna devam ederiz inşallah,az daha unutuyordum Şirinbeyle dün(1şubat 2013)telefonla konuştum ,İrade hanım kızkerdeşi oluyormuş bize akraba olduğunu her konuda yardımcı olacağını söyledi,bende onları araştırma yapmak için buraya davet ettim. selam vf dua ile..yaklaşık bir saat önce ·
İbrahim Kardeşim 6-Aliabat ta yaşayan soydaşlarımız bugün evlerinde ve kendi aralarında agresif bir şekilde bizim unuttuğumuz dili konuşmaktadır.Bu konuda Azeri yetkililer soydaşlarımızın Azerbaycan a entegre olmaları için evlerinde hiç olmazsa bir-iki saat azerice konuşulmasını istemekte ve bu konuda şikayetçi olmaktalar.
7-Senin iddia ettiğin gibi biz 1782 yılından sonra Gürcüceyi öğrendiğimiz ve ana dil yaptığımız da yanlış,çünkü bize bu dil hiç dayatılmadı.Nasılki Azerbaycan kontrolünde 80-90 yılda anadilimizi bırakıp(Türkiye deki gibi) azerice yapmadıysak,1782-1860 yılları arasında da anadilimizi koruduk.En az 2000 yıldır bu dili(gürcüce) konuştuk,hiç katır olmadık safkan yağız at tık.Hiç eşekle bir araya gelmedik ki katırımız olsun.Türkiye ye gelince bazılarımız zamanla eşekliği ve katırlığı benimsemiş olabilir(üzerine alınma).
8-Metehan’a da yazdığım gibi, biz 4 halife zamanında (hz.Osman 650li yıllar) Müslüman olduk.Arap orduları islamı yaymak için Tiflis’e kadar geldiler.Müslümanlar fethettikleri topraklardaki hristiyan ve Yahudileri zorlamaz ama vergiye bağlarlardı.Bu din dışında olan Mecusi,putperest gibi dine mensup olanlar ya Müslüman olurlar ya kılıçtan geçirilirler ya da büyük çoğunluğun yaptığı gibi dağlara kaçarlardı.Müslümanlığı kabul etmeleri için önce idarecilerine (yerlerini muhafaza etmeleri garantisi verilir) kabul ettirilir sonra bütün halk islama girerlerdi.Biz de böyle Müslüman olduk.En büyük delilim Şafii mezhebinde oluşumuz.Kürt lerde aynı yıllarda (hz.Ömer ) Müslüman oldular. O zaman mezhepler yok tu ama biz islamı direk Sahabilerden öğrendik ve o da Şafii öğretisine yakındı . İmam Şafii sonra çıkınca bizler ve Kürtler o mezhebe girdik. Tiflis te Araplar yaklaşık 300 yıl kaldılar bir ara merkezden kopup emirlik bile kurdular.Onların zamanında Arapların ikna edici çalışmaları neticesinde dağlılar,Avarlar,Kumuklar,Çeçenlerin çoğunluğu kendi istekleriyle Müslüman olmuşlardır.Bunlarda hak mezhep olan Şafidirler.Şirinbey’in yazdığı gibi Şah Abbas zamanın da(1700 lü yıllar) İslam olsaydık herhalde İranlıların mezhebinde yani Şii olurduk.Şah Abbas zamanın da azerbaycanın çoğunluğu Müslüman –şii olmuşlardır.
9-Doğrudan Sahabilerden dinimizi öğrenmemiz bizi çok sağlam Müslüman yapmıştı.Çok iyi ümmet olmuştuk.İslamı özümsemiş ve şuurlu Müslüman olmuştuk. Zamanla Kartlilerle yani gürcülerle koptuk.Ana milletimiz olmalarına rağmen Müslümanlara yaptıkları zulüm işkence ve düşmanlık onlardan nefret etmemize neden oldu.Bunlar yaşanırken Müslüman halklarla düşüp – kalktık, onlardan kız alıp verdik,çocuklarımıza onların ısmini verdik.Onlarla ağlayıp onlarla güldük. Ortak bir Müslüman Dağıstan kültürü oluştu.Yalnız herkes dilini muhafaza etti,biz de muhafaza etmiştik hala muhafaza ediyoruz.(Aliabat’ta)
10-1920 lı yılların başında Saingilo bölgesini Sovyetler önce gürcüstana bağladı sonra Müslümanların isteği ile birkaç sene sonra azerbeycana geri verildi. 1930 yılında da Hristiyanlığa dönen ,Aliabat yakınlarındaki Koragan köyü İngilo halkı Gürcüstana göçerek oradaki Samstatkora köyüne yerleşmişlerdir.(şirinbey, sayfa 13) Aynı millettendiler dinleride aynı olunca Gürcüstana gittiler.
2 saat önce · 
Lütfi kardeşim; gerçekten yazdıkların çok önemli.Yazdıklarının altı boş kalmaması için şu sorular cevap bekliyor.1-Dağıstan bölgesine(aliabat denmek istiyor herhalde) nereden gelmişiz? 2-Aliabatta ne kadar kalmış da anadilimizi tamanen unutarak,yepyeni bir dili(gürcüce) ana dil olarak özümsedik ve eski dilimizden hiç bir şey kalmadı ve hepsini unuttuk.3-Ankara merkez nufusnda kayıtlı oluşumuz,doğru olabilir,çünkü tapu kaydı gibi nufüs kayıtları da Ankara merkezde muhafaza edilmekte.Arşivden Osmanlı belgelerine inilerek birşeyler öğrenilebilir,cumhuriyet dönemi zaten tek ulus yapma çabasıyla yanlış olabilir. 7 dakika önce

 Merhaba Ahmet abi izah etmem gereken özel bir durum vardı. Bu araştırmayı yapmam bu konulara ilgi duyman tamamen bir tesadüften oluşan ve onun etrafında gelişen olaylara cevap aramamdan başlamıştı. İnsan birazda meraklı olunca senin bu konulara duyarlı olduğunu bilenler yanlarına geldiğinde özel bir mevzu yoksa özellikle şunu biliyor muydun yâda şunları da bilmen gerek diyerek mevzu girip bir kültür aktarımı devreye giriyordu.
Sitede iki üç yıl önce yayınladığım NOGAY ÇAYININ BAŞLATTIĞI TARİH ARAŞTIRMASI başlıklı yazımı birçok arkadaşım askerlik anısını anlatıyor diye baştan birkaç satırı okuduktan sonra okumaktan vazgeçtiklerini söylediler belki sende öyle sanıp okumamışsındır. Ama tesadüfen tanıştığım bir Adapazarı gürcüsü ve senin kadar benimde bildiğim birkaç kelime gürcüce dili ile başlayarak gelişen samimiyetin üzerine cevapsız kalan bazı soruların sorulduğu cevaplarını bilemediğim bilgileri o yıllarda mektupla köye sorup cevaplamaya çalışırken arkadaşımda kendi ailesine soruyordu yaşlı nenesinin bir şeyler hatırlaması sonradan öğrendiğim Ahmedi emminin amcası ile evlenen teyzesini sorması bizim dedelerimize onlar bizden değildi kalpaklılar, papaklılar diye hitap eden mektubundaki şu satırları yazıdan alıntı yaparak ekliyorum
 “Bu bekleme esnasında nenemizin teyzesi ve kocasının da bu hastalığa yakalandığı teyzesinin kurtulduğunu fakat kocasının öldüğünü, biraz zaman geçtikten sonra o günkü geleneklere göre dul kadının fazla bekletilmeden, başkası ile yeniden evlendirilmesi gerektiğinden, birlikte geldikleri kendi kafilelerindeki kişiler teyzesinin geçirdiği bulaşıcı hastalıktan dolayı kimse evlenmek istememiş. Aynı kamptan bizim köylere yakın, komşu köylerden ve bizim ile aynı dilde konuşan onun da karısı aynı hastalıktan ölen, Kandaki köyünden bizimkilerin < KALPAKLI > milletinden dediği Hamat veya (Hamit) adında bir adama kız kardeşini verdiklerini anlatırmış. Teyzesinin bu kişi ile evlendikten sonra Çukur ovaya gittiğini, tekrar görüşecekleri günün özlemini çekerken, bir zaman sonra kardeşini göremeden öldü haberini aldıkları için, annesinin bunu hatırlatacak hangi konu geçse sürekli söyleyip ağladığına, defalarca anlattığına şahit olduğunu yazmıştı. Benim o sülaleden olup olmadığımı yâda bu kişilerden tanıdığım olup olmadığını sorarak mektubu sonlandırmıştı 
Yazının tamamını okumak isterseniz bağlantı linkini gönderiyorum
 http://www.facebook.com/groups/dagistanceyhan/permalink/527974910558223/#!/notes/ibrahim-kaya/nogay-%C3%A7ayinin-ba%C5%9Flatti%C4%9Fi-tarih-ara%C5%9Ftirmasi/205126342839691

Ben bu yazı üzerine sen bizden değilmişsin diyen samimi olduğum arkadaşımla aramız soğudu aynı yerden gel, aynı dili konuş ve sonuçta onlar bizden değildiler deniliyoru. 1982 yılında askerden geldikten sonra nenenin sözleri aklımda soru işareti olarak kaldı neden aynı kaderi aynı dili paylaştıkları halde onlar bizden değildiler KALPAKLI - PAPAKLI milletindendiler demesi ne anlama geldiğini o günlerde pek anlam verememiştim. Köy kahvesinde, bakkal dükkânlarında, cami avlusunda insanları toplu halde bulduğum her yerde köyün büyüklerine bu soruyu soruyor cevaplar almaya çalışıyordum. Allah razı olsun hepsinden gerçekten büyüklerle sohbetin çok güzel olduğunu orda gördüm bilgi görgü ve adap öğreten çok değerli kadirşinas kişilerle bu konuları konuştuğumu çok faydasını gördüğümü şuan daha iyi anlıyorum.
Ahmet abi iyi güzel hadi seninle bir olduk diyelim biz gürcüyüz diye yedi düvele seslenelim!
Ama adamlar 150 yıl önce bizi aynı yolda yan yana kaçıp gelirken bile gürcü olarak kabul etmiyorken,
Orda kalanlara direk gürcüsünüz demeyerek, kendilerinden olmadığını İngiloy kelimesinin üstüne basa basa vurgulayarak İngiloy gürcüsü demeleri gürcü halkının bile bizi kendilerinden kabul etmemeleri, bizi istemeyen bir halkın varlığının açık delili olduğu anlamına geliyor. Bu bilgiler doğrultusunda yinede Gürcüler diyeceksek ozaman farklı bir kolumu, boyumu, kabilesimi diyeceğiz yani Türkün aptalı, Çingenesi gibi gürcünün hangi alt kademesi olmayı kabul edeceğiz.


hmet Laçinbala İbrahim bey,internet çok büyük bir yardımcı ve kolaylık.Nereden geldiğimiz belli Zagatalanın 20km güneydoğusundaki 10000 nüfüslu ALİABAD kasabasından.Kim olduğumuza gelince,googledan girince AVAR olmadığımız görülecektir.
Ahmet Laçinbala Aliabad kasabasında nüfusun çoğunluğu İNGİLO GÜRCÜSÜ gerisi de azeridir.Aliabad lı gürcüler kültürlerine çok bağlıdırlar. bizim birkaç kelimesini bildiğimiz gürcüce yi kendi aralarıda konuşurlar.
Ahmet Laçinbala Aliabad lı tarihçi yazar aynı zamanda akrabamız ŞİRİNBEY HACIELİ kim olduğumuz konusunda yazdığı kuzey batı İNGİLOYLAR,
Ahmet Laçinbala Şimali -Qarbi Azerbaycan İngiloylar Şirinbey Hacıali .Bukitabın yazarı Şirinbey göç esnasında orada kalan Şirin halamızın torunlarındandır.Kim olduğumuz-olmadığımız konusunda kendisinin bizden daha fazla bilgisi olduğunu zannederim.
Ahmet Laçinbala 150 sayfalık kitabı 2.kez okuyorum.Şirinbey bizim ms 1000 yıllarında dağılan Dağıstan daki Albanya devletinin 26 halkından biri olan GEL lerden geldiğimizi yazıyor.Bu halka şimdi İNGİLO dendiğini Gürcü dilinin şark diyaliktilğini konuştuklarını yazmakta.AVAR larla bir ilgimiz olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım.
Ahmet Laçinbala Benim biraderim olan Mehmet Laçinbala oğlu Taha Laçinbala yı Aliabat tan evlendirdi.Merhum kayınbabası Hacıbey 3 yıl kadar önce Ceyhan a geldiğinde kendisi Avar olmadıklarını kesin bir dille anlatmıştı.
                  28 Ocak 13:30
Merhaba İreda Hanım yapmış olduğunuz araştırmalardan misyonerlik çalışmaları ve din değiştirme Hıristiyanlığı yayma çabalarını gösteren Rus komutanların belgelerinden sunduğun bilgileri büyük bir dikkatle okudum belgeler ve bizim dedelerimizin burada anlattıkları son yıllarda işkenceye dönen hayatları ve göçe kadar giden hayatları anlatıyor eline sağlık teşekkür ederim

                 3 Şubat 06:24
selam inwallah bu yakin zamanda bawka iwlemlerimde olur. tiflis arwivleinden cok deyerli senedler elde etdim malisef sizin dedelerinizin ne zaman gocduklerile bagli bir belgeye raslamadim mesela sizin dedeleriniz turkeye geldikde onlarin ismi nasil gayd olundu nerde kayd edilmiw bununla ilgili bir bilginiz varmi? oylesine soylentiler var ki 1862-ci yilinda 42 araba aliabatdan goc etdi amma bir sened elimizde yok olurdusa nakadar gozel olurdu

<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
3 Şubat 09:31
merhaba ireda hanım sizin ve Kardeşiniz Şirinbey Hacıalinin yap mış olduğu çalışmalara ait göndermiş olduğunuz dosyaları köyümüzün gurup sayfasında yayınlamaya ekledim insanların bu bilgileri bilmesi gerektiği kanatindeyim bilgnize sunarım
3 Şubat 12:49
tewekur ederim inwallah burada cikmiw olan har bir yeni haberleri size gonderirim inwallah Allah razi qalsin ve ve birde butun gocmen kardewlerime selamlar olsun kokenimiz turk oldugu icin fark etmez orada vatandir burada goruwmek dileyi ile
                              3 Şubat 21:31
Hayırlı günler Ahmet abi biz kaç gündür yaptığımız tartışmaları neden bir tek köye Eleseni ye (Aliyeabata) indirgedik onu merak ediyorum oysa her fırsatta altı köyden birbirine dolaylı yoldan akraba olan ailelerin göçünden bahsettiğimizi neden bir anda unuttuk bence bu ekseni kaydırmasak konuyu genelinde ele alsak daha iyi olacağı kanısındayım.
Ayrıca Bahsettiğimiz bölgede 18 yüz yılda, Çeçenler, Lazgiler, Tsakhurlar, Darğîler, Tabasaranlar, Andiler, Azeriler, Avarların kolları ile birlikte diğer milletlerin yerleşip yaşadığı köy, kasaba ve şehirlerin bulunduğu bir bölge olarak tarih kayıtlarında yer aldığı bahsedilen bir bölgeyi ve halkını tartışmaktayız.
Ahmet abi dedelerimiz geldikleri yerleri köy olarak adlandırmaktaydılar şuan sen Aliyeabatın 10.000 nüfuslu bir kasaba veya şehir olduğundan bahsediyorsun, şimdi ben bir örnekle konuyu kıyaslamak istiyorum 1860 lı yıllarda Hamidiye diye yeni kurulmuş Nogay ve Tatarların yaşadığı küçük bir  köy vardı daha sonra balkan göçmenleri ve diğer milletler geldi adı Yarsuat oldu ve son olarak Ceyhan adını aldı bu günkü kozmopolit hali ile Ceyhan’a Nogay yada Tatar şehri diye bilirmisiniz, şimdi ilk kurulan Ceyhanla şimdiki Ceyhanı kıyaslamak bana göre tamamen yanlış hadi burada o gün Hamidiye idi Hamidiye ile Ceyhanı veya Padişahlıkla, Cumhuriyet dönemini karşılaştırma diye bilirsin ama adı aynı kalmış olan yerde bunu neden yapmıyoruz, üstelik orda bu değişimleri etki edecek tarihe veya dönemlere ayırmak gerekmez mi
İrada Aliyeva hanımın araştırma belgesinde de bahsettiği gürcü misyonerlerin çokluğu bu kişilere ve kiliseye verilen özerklikler, arazilerle devletin teşviki ile demografik yapı değiştirilemez mi iktidar kimse gücün onda olduğu tarihin her döneminde durum aynı değil mi
Ahmet abi yukarda yaptığın yorumun içersinde  şu sözleri yazmaktasın “Şirinbey’in yazdığı gibi Şah Abbas zamanın da(1700 lü yıllar) İslam olsaydık herhalde İranlıların mezhebinde yani Şii olurduk. Şah Abbas zamanın da Azerbaycan’ın çoğunluğu Müslüman –şii olmuşlardır”.  Diyen sözler ile Şirinbey Hacıalinin veya Azerbaycanlı diğer yazarların yazmış olduğu yazıları kayıtsız şartsız doğru olarak kabul etmediği o yazı ve araştırmaların bile eleştirilecek yanlarının olduğu konusunu seninde vurguladığını hissettim.
Bakış açısına göre insanların düşüncesi farklı olabiliyor Azerbaycanlı birinin kendisine ingiloy demesini anlaya bilirim çünkü o kişiler asıl çalkantılı dönemde bizimkiler göçtükten sonra 60-70 yıllık sürede Gürcülerle ne yaşadılar neler oldu da kendilerini ingiloy deme ihtiyacı duydular, ingiloyuz diyenlerin üsteki yazında bahsettiğin şu sözler tam tarif etmekte (1930 yılında da Hıristiyanlığa dönen, Aliabat yakınlarındaki Koragan köyü İngiloy halkı Gürcüstana göçerek oradaki Samstatkora köyüne yerleşmişlerdir.(Şirinbey, sayfa 13) izah etmekte.
ilk günden bu güne dedelerimizin söylediği gibi köylerin içerisine Hıristiyan Gürcü aileler yerleştirip kiliseler yaptıklarından bahsetmekteydiler işte o kişilerin çocukları veya torunları bu kişiler olabilir
Aslında Şirinbey Hacıali den veya Azerbaycanlı birinden öğrenmek istediğim bir sorum var Aliyabatta yaşayan 10.000 kişinin tamamımı ingiloy yoksa orda bulunan halkın bir kısmımı, bunu cevaplayacak biri olursa ortaya daha net bir durum çıkacaktır.Pazartesi,
x x xxxxxx x x  xxx xxx  x xxxxx    xxx     xxxx   x
İbrahim bey;Göç neticesi çukurova ya geldiğimizde yaklaşı 200 kişiydik.Bu gün ciddi bir araştırma yapsak,onların torunları 2000 kişi olmuştur.Yaklaşık 10 katı, aynı şekil de Aliabat'ı mukayese edersek orada en az 5000 soydaşımız vardır. Ceyhan ile Aliabat ı göç konusunda mukayesen yanlış,çünkü çukurova da ermenilere karşı nüfüs çoğunluğunu elde etmek için Osmanlı göç eden müslümanları buraya yönlendirmiş ve bu politika başarıya ulaşmıştır.Aliabat ise göç vermiştir.Kafkaslardan Anadoluya göç eden müslüman halkların da göç yolları üzerinde olması onların geçici olarak atayurdunda kalmalarına vesile olmuştur. Selam ve dua ile

İbrahim bey; İrade hanım galiba Aslan Laçinbala nın Tiflis ten elde ettiği 40 ailenin isim listesinin ihtiva ettiği belgeden haberi yok , bu belge belge bizim için çok önemli, kendisine tarih ve sayı numarası ile versen de doğruluğunu araştırsa...

Çünkü Aliabat İngiloların yoğun olarak yaşadığı önemli bir merkez olduğu için oradan misal veriyoruz. Eğer Yalçın abi Marsanlıysa annem de marsan lı ve gürcünün kralıdır.Bir de babamın Aliabatlı oluşu ve gelen göç kafilesinin başkanının (övünmek gibi olmasın) büyük dedem ALİ BEY olması belki oraya yoğunlaşmamıza neden olabilir.Aliabat tan evli yiğenim Taha Laçinbala dedem Balabeg in oradaki evin arsasını bulduğunu ,hatta orada kalan büyük halamız(ŞİRİN,Şirinbey in büyük ninesi) evi bir müddet bizimkiler geri döner diye muhafaza etmiş , dedem Balabeg de hac ca gittiği zaman oraya gider,( Şirin halamızın bakımlı tuttuğu )evinde kalırmış. Pazartesi, 15:37

İbrahim kardeşim;Şirinbey ve İrade hanımın kitap ve makalelerine tamamen katılıyorum diye bir şey yok. Onlar şu anda Azerbaycan devlet ünüversitelerinde akademisyenler ve prof.olmak için kariyer yapıyorlar mecburlar devletin davulunu çalmaya..Saingilo ve İngilo konusunu ben daha önce biliyor ve internetten araştırma yapıyordum,İngilo konusunu araştırınca Şirinbeyin kitabına ve İrade hanımın makalelerine arama motorunda buldum.Gelişmelerde böylece başlamış oldu....Dini konularda fazla araştırma yapmamış olabilirler ve bu konuda fazla malumatları olmayabilir.Ama atalarımız olan ilk Aliabat lı(ALİYEABAT değil) müslümamanlar sahabileri gördüklerinden ve onlardan ders aldıklarından TABİİN olmuşlardır.(Malum tabiin Resulullah efendimizi gören gözleri görenlerdir) Selam ve dua ile

Kıymetli kardeşim İbrahim,benim belirtmek istediğim Osmanlı 7 Düvelde savaşırken durmadan toprak kaybediyorduk,işgal edilen yerlerdeki çeşitli müslüman halklar Anadoluya göç ediyorlardı. İşte Osmanlı bu şartlarda halkları yeni yerlerine yerleştirildiler.Aliabat(aliye abat değil) tan ve Dağıstan dan Göçler 1860 dan sonra Kafkaslar Ruslar tarafından alınınca ve baskılar artınca başlamıştır.Yaklaşık 25 sene sürmüştür.Bize baskıyı Ruslar yapmıştır,çünkü müslüman inancına sahip insanların kendileri ile nasıl mücadele ettiklerini çok ağır bedel ödeyerek öğrenmişlerdir.Saingilo bölgesindeki (Aliabat dahil) müslümanlar hem madden hem maden ŞEYH ŞAMİL'in şanlı mücadelesine destek vermişlerdir.Harpten sonrada ileride bir daha aynı şeyleri yaşamamak için, bölgedeki müslümanları zorla Hristiyan yapmaya zorlamışlardır.Bu zorlamaların ve baskıların esas müsebbibi Ruslardır, daha öncede yazmıştım, eğer Car-Balakan ve Aliabat isyanları ( 1863)olmasaydı belki Ruslar başarıya ulaşacaklardı.Alibat çok tarihi ve İpek yolunun geçiş güzergahında olan verimli topraklara sahip tabiri caizse cennet gibi bir belde ve kasabadır. Tabiki göç yalnız oradan olmadı çevre köylerden olmuştur,birbirleri ile ya akraba yada bu insanların genç erkeklerini kaybemiş ,dul yetim ve yaşlılardan oluşan yakınlarından meydana gelen 40 cıvarında hane göç etmişlerdir.(Aslan Laçinbalanın göç listesi.) Dün, 11:36

<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
Nezir Mammedov da Yalçın Kurt'un Duvar yazısına yorum yaptı.
Nezir: "YALCIN BEY MERHABA. SIZIN DEDIKLERINIZE KATILIYORUM.BRAVO.SAYGILARIMLA"
Bu gönderiye yorum yapmak için bu e-postayı yanıtlayın.

Ahmet: "Bak Nezir bey kardeşim;Öncelikle şu anda Aliabat ta ki soydaşlarımız kendi aralarında konuştuğu dil ile bizim Dağıstan köyünde (Ceyhan) unutmakta olduğumuz dilin hangi milletin konuştuğu ve hangi dil olduğu konusunda mutabakata varmamız.Aliabatlı Araştırmacı Tarihçi yazarlar Doç.Dr. Şirinbey ve kardeşi İrade hanım bu dilin Gürcücenin doğu diyaliktiliği olduğu konusunda kesin kararlılar.Bizim Dağıstan da bu dili konuşan kalmadı gibi bir şey.Yalnız yaşı benim gibi altmış ve daha fazla olanların unutmadığı bazı kelimeler vardır.PURİ=EKMEK,ARALİ=YOK,DEDA=ANNE,MAMA=BABA,TETRİ=PARA(BEYAZ),SKALİ=SU,MAMATSE=VER,GOZİ=KAŞIK,KAYNEBİ=SUS,ZAGLİ=KÖPEK KURİ=KULAK.Gibi.Şimdi bu dilin GÜRCÜ dili olduğunu öncelikle kabul edelim,sonra bu dili nasıl öğrendiğimizi,ne zaman öğrendiğimizi ne şartlarda öğrendiğimizi veya ezelden beri mi bu dili konuşuyorduk tartışmasını yaparız.Annem Raife de babamla vıcır vıcır bu dili konuşurlar ve bundan zevk alırlardı.Annemin babası Mahmut ,onun babası İskender Aliabat yakınlarındaki,şimdi Kah reyonuna bağlı MARSAN köyünden 40 aile birlikte gelmişler.Yalçın KURT ile annemde çok yakın akrabalar.Onun dediklerine katılıyorsan Yalçın kurt bu dilin Gürcü dili olmadığı ,Avar dili olduğu iddiasında ve Marsanlıların bu dili(gürcüceyi)hiç bilmedikleri ve konuşmadıkları iddiasında .Ben de aksini Marsan dan gelenler de(annem den biliyorum) Gürcüceyi biliyorlardı.Selamlar."
10 Şubat 10:25
O tarihi ve o tarihteki bölgenin haritasını gözümüzde canlandırırsak bizimkilerin geldiği yer sınır gölgesi'' yanlışsa düzeltebilirsiniz''sınır bölgesinde yaşayan halklara bakarsak 2 dil kullanmışlardır. Bu genelinde hep böyle olmuştur ticaret ve diğer konularda anlaşmak için sınır bölgesindeki halklar 2 dille yaşamışlardır hatta bu dili de zaman zaman aile içinde konuşmuşlardır.Bizim gibi kavimlerinde en büyük karakteristik bir özelliği vardır oda İSİMLER dir. O dönemde ve oradan buraya gelen dedelerimizin isimlerine bakarsak bir çok sorunun cevabı ortaya çıkar. Tabi müslümanlığı seçtiğimz için arapça isimler hariç o isimlerin çoğu bilinir.Türklerin verdiği isimler bellidir ve yüzyıllardır nesilden nesile isimler aktarılmaktadır.Tabi burdan şu sonuc cıkmasın arapca isim alan yada o döneme has moda isim alan bizden değildir anlamı cıkartılmasın. Ben sadece kücük ayrıtılardan aslında aradığımızın sorunun cevabının içinde olduğunu anlatmak istedim. saygılarımla...


Yalçın Kurt da kendi Duvar yazısına yorum yaptı.
Yalçın: "adam anlatıyormuş; hazreti musanın rüyasına tanrı girmiş ve oğlu ibrahimi kurban vermesini istemiş,musa ibrahimi almış birkayanın tepesinde kesecekken,tanrı bir deve göndermiş deyince.dinleyenlerden biri dayanamamış,arkadaş ben bu hikayenin neresini düzelteyim demiş.detaya girmeyeceğim.anlaşılmıştır sanırım.önce senin annenin annesi benim babamın öz amcasının kızı ve bu hanım marsandan göç eden kerim in kızı. kerim yemende ingilizlerle şavaşırken şehit düşmüş,askere giderken 3 tane kızı var ve şehadet haberi geldiğinde,vasiliğini abisi memet hasan ve dedem oruç yapmış, çokca da dedem oruçta kalmışlardır.evlenmelerine kadar dedem ilgilenmiştir.rahmetli babam ben kendimi bilene kadar onları öz bacım bilirdim derdi.diğer iki kızın biri dalkavrayanlardan ali osman ile evlenmiş ondan muhsin adında "toprakkalede oturan ve orada vefat eden" bir oğlunu biliyorum.ikinci kız hacı nuri ile evlenmiş şu anda hayatta olan Reşat Arıkan ın babası, eyyüp emmi ile osmaniyede yaşayan muhammet ateş ile ceyhanda yaşayan murat ateşin annesi emiş teyzedir.3 ncüsü kanlıpapalardan mahmudun hanımı. "bildiklerimi yazıyorum eksiği varsa bilenler tamamlasın"çocukları;abdullah,iskender,osman ve anneniz.bunların yaş sıralamasını bilmiyorum,muhtemelen en büyükleri sizin anneanneniz olması lazım.şimdi bu cümleden olarak;seni bilmediğin için değil,bilmediğini bilmediğin için ve bilmediğin konularda müddei olduğun,vede birkaç art niyetli insanların yazdıklarına itibar ettiğin,ve benim yazılarım ortada dururken,avarca konuştuklarını söylediğimi söyleyerek iftira ettiğin için kınıyorum.yazımı iyice okursanız avarca konuşuyorlar demiyorum "ya onlar avarca biliyordu yada türkçe, başka türlü nasıl anlaşırlardı diyorum, siz gürcüce konuşmadıklarımı yazdığımı söylüyorsunuz"benim annem adige olduğu halde evlendikten sonra gürcüceyi öğrendiğini ve gürcüce konuştuğunu bildiğim halde nasıl gücüce konuşmadıklarını söyleyebilirim.annenin babasının marsanlı olduğunu yazarak,yanlışlarına yanlış eklemişsin.marsandan göç eden tek benim dedemdir.birde yardımcı olarak yanında gelen biri vardır "onun adını yazamam incinebilirler"şimdi bütün yazdıklarım sondur.daha önce yazdığın gibi incitiyor ve inciniyoruz bu konuları lütfen benimle tartışmayın.ben yakında,KAHIRDAN LUTFE adında bir kitap yazıyorum,öyle uydur kaydır bir belgesel değil araştırmalarım ve dinlediklerimi kaleme alıyorum.kitap çıktığında isterseniz sizede göderirim.sevgi ve saygılarımla."
Ahmet: "Yalçın Ağabey;yine dalgacı tavırlarla muhatabını psikolojik baskı altında tutma huyundan vazgeç! Kitap yazacak kadar kendinize güveniyor olabilir,hatta yazar da olabilirsiniz,ezberiniz bozulunca ‘KAHRINIZDAN..’ yazacağınız bizim ve neslimiz için belgesel niteliğinde olacak eserinizde ‘ AT GÖZLÜĞÜNÜ’ çıkarıp,ağaçlarla ilgilenirken koca ormanı unutmamanızı temenni eder başarılar dilerim. 1-Önce soydaşlarımız olarak burada unutulmak üzere olan dil ile Aliabat (ve çevresindeki birkaç köy)ta şu anda agresif bir şekilde konuşulan dilin GÜRCÜ ce olduğu konusunda konsensusa varmamız lazım.Sonra da biz bu dili nasıl öğrendik?Acaba ezelden beri biliyormuyduk?Yoksa zalim bir kavim bize zorla mı öğretti?Yoksa başka bir kavimdendik te(avar da olabilir) bütün gürcülerle beraber hristiyan olup Gürcü kilisesinin tesiriyle mi Gürcüceyi öğrendik?Sonra da islama geçince bu dil bize hatıra mı kaldı?Benim bu konuda düşüncem belli, ama yukarıdaki sorulara mantıklı bir cevap gelir se fikrimden vazgeçebilirim.Öncelikle GÜRCÜ ce üzerin de hem fikir olmalıyız. 2-Buraya gelirken içimizde Osmanlıca okur-yazar vardı,Türkçe konuşarak buraya geldik.Anadolu Avarca mı biliyor du ki o dilde anlaşalım?Sonra Avarlar da Gürcüler gibi ayrı bir millettir,ve ayrı bir dil kullanırlar. 3-Art niyetli kimseler olabilir,şu anda Saingilo bölgesini(Balakan,Zagatala, Kah ve Şeki reyonları) gürcüstana bağlamak için çaba gösterip belge peşinde koşanlar olabilir.Bu tür düşüncede olanlar davayı 1930 lı yıllarda bölgede yapılan halkoyu yoklamasında Müslüman çoğunluğun azerbaycanı istemeleriyle o zaman kaybetmişlerdir.Şahsen ben olsam yine azerbaycanı tercih ederdim. 4-Anneannemin babası Yemen şehidi Kerim dedemizin Marsan dan geldiğini yazıyorsun,aynı şeyi söylüyoruz,onun kocası kanlıpapaların da ben marsandan geldiklerini biliyordum,yanlış olabilirim. Annem bu dili muhakkak annesinden öğrenmiştir,onun babası kerim de büyük ihtimal Gürcücü biliyordu ,yoksa anneannem (anneniz gibi) geldiği kanlıpapalardamı öğrendi Gürcüceyi?Anneniz rahmetlinin Gürcüceyi bizim köy de öğrendiğine göre demekki ozaman Dağıstan da hersesin konuştuğu bu dildi .Bu da bizi haklı çıkarıyor, evet bizim konuştuğumuz dil GÜRCÜCE idi.SELAM ve DUA ile."
12 Şubat 16:32
Saingilo
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kontrol edilmemiş
Saingilo (Gürcüce:
საინგილო
), Gürcistan’ın tarihsel Hereti bölgesinin doğu bölümüne verilen addır.
Bölge eskiden, Kafkas Albanya’sının, bu devlet ortadan kalkıncaya değin bir parçasıydı. Bu tarihten sonra bölgenin kontrolü Gürcü yönetimleri altında kaldı. 8. yüzyılda birleşik Gürcistan krallığının bir parçası haline geldi. Sonraki dönemde bölge Saingilo olarak adlandırıldı ve bu adla Gürcistan’ın tarihsel bölgesi haline geldi. Ortaçağ boyunca Saingilo asıl olarak Gürcistan krallığı tarafından yönetiliyordu. 17. yüzyılın başlarında İran’ın Safevi hükümdarı Şah Abbas, Kaheti krallığından bu bölgeyi aldı ve Dağıstan’ın feodal beylerine bağışladı.
Saingilo, 1803 yılında Çarlık Rusya’sı tarafından ilhak edildi. 1918-1920 arasında Saingilo, Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti ile Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti arasında anlaşmazlık konusu olarak kaldı. 1920 yılında Sovyet Rusya ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Saingilo’yu Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak tanıdı. 1921’de Gürcistan’da Sovyet yönetimi kurulunca, Moskova‘daki merkezi yönetim Saingilo’yu Azerbaycan’a bırakma kararı aldı. Gürcüce İngilo, Azerice İngiloy olarak adlandırılan bölge nüfusu, bugün Azerbaycan’ın Kah, Balakan ve Zakatala ilçelerinde yaşamaktadır. Bu Gürcü kökenli nüfusun büyük bölümü sünni Müslüman olmuş, sadece 11 bin (1999) kadar kişi Ortodoks Hıristiyan olarak kalmıştır.
Gürcistan ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.
Azerbaycan ile ilgili bu
14 Şubat 17:46
Merhaba İbrahim amca, nasılsınız? iyisinizdir inşAllah. Bu tartışmalar hangi noktaya geldi? Ahmet amcanın yolladığı tarihi belgelere göre bizim yaşadığımız bölgede İngiloy gürcüleri yaşamış ve müslümanlarmış. Ahmet amca onlarla bizim aramızda bağ olduğunu, hatta onların bizler olduğunu düşünüyor. Köyümün diğer büyükleri ne düşünüyor ama? Hayırlı akşamlar
Merhaba tartışma ve yazılarımızı takip eden diğer arkadaşlar.
İşte görüyorsunuz bizlerin çabası da buydu bu gün size yarın çocuğunuza böyle bir soru sorulduğunda ne cevap vereceğiniz konusunda karşınızdaki muhataba cevapsız kalmadan doğru ve gerçek bilgi vermek istemezmisiniz.
Bizim şu ana kadar yapmış olduğumuz tartışmanın içeriği birimiz dedelerimizin göçtüğü Bölge ve konuştuğu dil gürcü dili olduğu için gürcüyüz diyor. Diğer taraf ise tarihin 50-100 yıldan ibaret olmadığını bunun bir evvelinin olduğu yaşanan olaylar ve atalarımız tarafından anlatılan anılar, yaşam biçimi örf adet gelenek göreneklere bakarak, Xhabze kurallarının uygulayan bir toplumla, kıyaslama yapılan gürcülerin yaşam şekli örf adet gelenek görenekleri ile hiç ilgisi olmayan insanların gürcü olmadıklarını söylüyoruz.
Bu söylevlerde bulunurken herkes güvendiği kişilerden duyduğu inandığı bilgilere itibar ederek tezini savunmaktadır, oysa o çok güvendiği kişilerin ve kaynaklarında yanlış olabileceğini o bilgi ile kendinden sonraki nesilide yanlış yönlendireceğini bilmeden söylenmiş yazılmış bilgilerden kaynaklanan bir bilgi kirliğinin yarattığı bir tartışmaya sebep olmakta.
Yapılan tartışmalarda her iki tezin ortaya koyduğu ve ortaklaşa kabul ettiği gerçekler var,  bunun yanında karşı çıktığı itiraz ettikleri konularda var. Ayrıca Alazan bölgesi küçük olması bölge hakkında Azerbaycan, Dağıstan veya Gürcistan tarafından yayınlanan yazılan çizilen çok fazla belge bulunmaması olan yazılarında Rusya ve Gürcistan’ın elbirliği ile yeni bir millet yaratma çabaları ile tahrifata uğratması her milletin kendi yorumuna açık yanlı taraflı olması kısaca her kaynağın yüzde yüz doğru olmadığını her iki görüşte kabul etmektedir.
Büyük göç ile geldikleri yabancı bir ülkede hiç kimsenin bir ihtirazı yok iken kim olursan ol gel denilen bir memlekette Adapazarı, İzmit civarına yerleşen Gürcü olduklarını her zaman her yerde gururla söyleyen kafilelerin yanına gitmeyerek neden onlardan ayrı bir yere gitme ihtiyacı hissederek, yerleştikleri köyün adı o gün köyün yerleşiminde büyük himayesi olan koruyup kollayan Naşit Paşanın ismi Naşidiye iken bu ismi hiç kimsenin söylemeyerek tüm çevre köy ve şehirler Dağıstanlı köyü demelerinin bir anlam ve önemi olmalı bu isim çevrede hala böyle anılıp bilinmektedir.

1) Gürcüyüz tezi 1970 li yıllarda Gürcü eşinden dolayı bağlantı kurduğu Tiflis üniversitesi tarih bölümü öğretim görevlisi olduğu bilinen İlya Datunaşvili ile bir şekilde tanışan Aslan Laçinbala abimizin eline verdiği ve şuan sitemizde de yayınlanan belgeleri referans göstererek ikna etmesi ve aslan abinin de kendi çabası ile köyde ikna ettiği birkaç kişiden ibarettir.

2) Bu tezin özünü konuşulan Gürcü dili oluşturmaktadır. Konuşma dilinin gürcü dilinden çok ayrı olduğu göçün ve sonrasındaki tarihin her dönemin hissedilmiş ve ortaya koyulmuştur. Özetle Türkçe konuşuyor dediğimiz Azerbaycan, Türkmenistan ve diğer Türkî cumhuriyetler hepsi Türkçe konuşuyoruz diyorlar ama konuşmasından hepsinin hangi millet olduğunu ayırt edilmekte. Hadi bunların devletleri farklı diyeceksin aynı ülke içerisinde Laz’ın Kürdün yâda Arap’ın konuştuğu Türkçeden hangi milletten olduğunu etnik gurubunu ayır edemezmisiniz.

3) Konuşulan dildeki iddia edilen dil benzerliği başka millet olduğunu bağıra bağıra ben bu dilden ayrıyım diyerek kendini ispat ediyor. Oradan gelenlerin ve bizim köyden oraya giden Atilla Ataş ın dedesi Ahmet Ataş’ın Gürcistan yollarında tercümanlık yaparım dediği halde doğru dürüst anlaşamadığını geldiğinde anlatarak ortaya koyduğu tespitlerle sabittir. Bu gün ülkemizde bile yeni üretilen kullanılan teknolojik aletler üretildiği yerdeki adı ile tüm dünyada anıldığı gibi bizde de anılmakta. Şimdi Elektrik, telefon, televizyon, internet, Alo gibi yaklaşık 300 kelimenin tüm dünyada aynı olması İngilizler, Fransızlar, Almanlar Türkçe konuşuyor anlamına mı gelir yoksa bizim o 300 kelime yabancı dili konuştuğumuz için Alman İngiliz yâda Fransız olduğumuz anlamına mı gelir.

4) Bu tezi özellikle vurgulamakla dedelerimizin başka bir dili olduğunu ve konuşma diyeleğindeki farklılıkta özne, nesne, fiil, yüklem bakımından gürcü gramerine uymadığını konuşulan kelimelerin yaklaşık %40 nın farklı olduğunu her iki milletin tarihçileri de kabul ederek yazmaktadır. Bu bulgular milletin asıl dilinin farklı olduğu bu dilin sonradan üstelik eksik veya yarım öğretildiği doğrulamaktadır. 

5) Tezi üreten ve Gürcü iddiasını edenler direk siz gürcüsünüz demekten imtina ederek İngiloy gürcüsüsünüz demektedirler. Bu kelimeyi demekle kendilerinden olmadığımızı peşinen kabul etmekteler. İngiloy kelimesinin gürcü dilinde yeni veya değişen, dönen anlamına geldiğini bununla yeni gürcüler veya değişen gürcüler diyerek özellikle ayrıldığını her iki tezde kabul etmekte.

6) Üstelik İngiloy kelimesi bizim dedelerimizin oradan göçtükten sonra ortaya çıkan yaklaşık 100 yaşında bir söz araştırırsanız resmi kaynaklardan nerde nezaman söylendiğini sizde bulabileceksiniz. Kısaca şöyle özetleyim 1800 lü yılların başında kilisenin başlattığı Müslüman halkı Hıristiyanlaştırma çabaları bunun için özel yetiştirilen misyonerlerle önce teşvik ve rüşvet ile kandırarak gönüllü geçmeleri istenmiş, bu yolla din değiştirenlerin iki üç yıl sonra geri kendi dinlerine dönmesi ile başarısızlığa uğramıştır. Daha sonra buna devlet güçleri ile yapılan baskılar tutuklamalar işkenceler evlerini yerlerini yurtlarını din değiştirenlere veya dışarıdan getirip yerleştirdikleri kişilere verilmesi ile cezalandırmak sureti ile 100 yıllık bir uğraştan sonra 1900 lü yılın başında kilise ve misyonerlerin çabaları ile büyük bir başarı elde etmiş  (Şaki) Alazan, Bölgesinde 200.000 den fazla kişiye din değiştirdiklerini bunuda büyük şova dönüştürerek büyük törenlerde insanlara KUTSAL HAÇ TAKARAK siz bundan sonra HEM HIRİSTİYAN HEMDE İNGİLOY GÜRCÜSÜ oldunuz dedikleri için bu ingiloy kelimesi bu tarihten sonra Müslümanlıktan din değiştiren kişileri ayırmak, geri dönmelerini önlemek için kullanılmış bir sözdür. Törenlerden 30 yıl önce dinine sahip çıkmak için yerini yurdunu terk eden kişileri kapsamadığını, İngiloy kelimesini ne demek olduğunu sorduğum köyün kadın erkek hiçbir yaşlısı biz büyüklerimizden hiç bir zaman böyle bir isim duymadığını belirtiler. Bu sebepten ingiloy ismine ihtiraz ediyoruz. 

7) Ayrıca sizin sürekli bahsettiğiniz öğretim görevlisi profesör Şirinbey Hacıalinin yazısı bende okudum o yazıda kesinlikle bu bölgenin halkının gürcü olduğunu söyleyen bir yazıya rastlamadım hatta ingiloy kelimesine farlı bir anlam yüklediğini o arkadaşımızın yazısının sonuç bölümden alıntı yaparak eklediğim şu paragrafta (Tədqiqat zamanı geniş və dərin araşdırmalar nəticəsində öyrənilmiş materiallar qətiyətlə deməyə əsas verir ki, Azərbaycanın ən qədim avtoxon etnoslarından biri olan ingiloylar (gellər) Azərbaycanın etnik tarixinə, onun məişət və mədəniyyətinə öz sanballı töhfəsini vermiş, bu mədəniyyətin formalaşmasında və inkişafında yaxından iştirak etmişlər.)
diyen sözlerinden Azerbaycan’ın gadim etnik halkı olduğunu yani Azeri olduğumuzu yazdığını anlıyorum, siz bu yazıyı farklı okuyor anlıyorsanız diyeceğim bir şey yok.

8) Gelelim bölgenin tarihine, araştırma yaptığım tüm kaynaklarda ve Şirinbey Hacıalinin araştırma yazısında da belirttiği bölge halkının enaz 1500 – 2000 yıllık otokton halkları oldukları kaydedilmekte bu tarihlerde hangi milletlerin kimlerin egemenliğinde nerede yerleşik düzende yaşadıklarına bakılarak konuya netlik kazandırılabilir. 2000 yıl önce Kartli, gürcü halkının Karadeniz sahilinde küçük bir bölgede yaşayan halklar iken kendi bölgelerinin dışına 1000 ila 1200 yıllar arasında çıktıkları ve onuda çok büyük hezimete uğrayarak geri kabuklarına çekilmiş beş yüz yıl kendini toplayamamıştır. Sizin tezinize göre o yıllarda geldiler kaldılar yönünde ise, Milletlerin sahipsiz ve yalnız bulduğu halkları köle olarak alıp Sattığı bir dönemde kendi milletinden olmayan bir tek gürcü köyünün barına bileceğine hiç ihtimam vermiyorum.

9) Uzağa niye bakıyorsunuz herkesin gözünün önünde gerçekleşen ve çok iyi anlaşılabilecek güncel bir örnek veriyorum, Allah kimsenin başına vermesin şu an Suriye de yaşana olaylar ve oradan kaçan insanlar bizim gözümüzde hepsi suriyenin Arapları olarak adlandırdığımız kişilerin göçü diyoruz. İşin detayında hiçte öyle olmadığını kamplarda çıkan isyan veya olayların basına yansımasıyla anlaşılmakta. Bir çok kampta her etnik millet için çadırlar açılmış Arapların bulunduğu yere Kürtler, Kürtlerin bulunduğu yere Türkmenler, Türkmenlerin bulunduğu yere Çerkez ve Çeçenlerin alınmadığı haberlerini hep birlikte okuyup dinlemedik mi. Bunların hepsi Arapça konuşmuyor muydu iyi günlerinde hep beraber bayram seyran etmiyorlar mıydı, ölümden bile kaçarken ayrı gayrı olduklarını her fırsatta vurgulayıp kamplarına farklı milletleri kabul etmeyen halka, senin gidip ne alıp veremediğiniz var hepiniz Arapsınız kardeş siniz oturun oturduğunuz yerde deyip gıcık veren kişilerden birimi olacağız. Böyle demekle sadece bir dönem kader birliği yapmış olan insanların evvelini atalarını soyunu sopunu yok sayarak koyunu keçiyi ördeği kazı aynı ağıla koymak istemekten başka ne anlama gelir.
Bizim dedelerimizin yaşadığı kader bundan farklımıydı hayır benzeriydi Gürcülerin istila ettiği topraklarında yaşattığı, baskılardan dayatmalardan zulümden kaçan bir çok millet Lezgi, Abaza, Çeçen, Avar, Azeri, Gürcü, Dağıstan halklarının göçtükleri yerde birbirini arayıp bulup yakın olmalarından, yada göç yolunda Gürcü kafilesinin kampta verdikleri hasta kızlarını bile bizim dili konuşan bir PAPAKLIYA verdiler diyerek ömrü boyunca anasına atasına kahreden, kendinden saymayan bir ayrımla belirterek vurgulayan bir anlayışın dışladığı yerden gelen milletleriz. Bizimde konuştuğumuz ortak dil Gürcüce ama farklı bir gürcüce, konuşurken bile aslında başka millet olduğunu alttan belli eden bir konuşma dili ben lazım ben kürdüm diyen bir konuşma dili işte biz bunu söylüyoruz alttan hissettirdiği ana millet kim? Gürcü olmadığı belli. 2000 yıllık bölgenin otokton halkı olduğunu siz söylediğinize göre 2000 yıl önce burada kimlerin olduğu bilinmekte.
10) Türkiye’de kafkasyadan göçen Çerkez halklarının yaşadığı küçük dışarıyla bağı olmayan köylerde ana dil konuşulurken dışarıya açık büyüyen göç alan şehirlere yakın köy kasaba ve şehirlerde 50 yaşın altındaki neslin ana dilini bilmediği herkes tarafından bilinmekte bu kader bir çok etnik toplum için geçerli, şuan bu toplumlar anadillerini unuttular Türkçe konuşuyorlar diye artık bu insanlara siz Yeni Türk oldunuz diyerek yeni bir isim unvan mı vereceğiz biz verelimde bu insanlar hemen kuzu gibi kabul etmelerimi gerek. İnsan toplumsal uyum ve bunun gerektirdiği ihtiyaçlarına göre yaşar önceliklerini geliştirir ve buna göre stratejisini belirler ihtiyacı olanı alır olmayanı bırakır ama değiştiremeyeceği bazı gerçekler vardır.
Genetik özellikleri bunları değiştirme imkanı yoktur. Gürcüler ve Lazlar Magrel ırkından gelme olup bu ırkın genetik özellikleri çok belirgindir. Sizlere soruyorum tanıdığınız veya televizyonda gördüğünüz gürcü ve Lazları bir biri ile kıyaslayın benzerliği bir görün bunun yanında köyümüzde gelmiş geçmiş yaşayan insanların simaları ile karşılaştırın benzete bilecek misiniz, zamanında benim bunu yapma imkanım oldu. Tek tip asker elbisesinin içinde başka bir yöresel etki olmadan Laz’ın Gürcünün Kürdün ve yörüğün onayladığı bir kıyaslamayı testle tespit etmiştik.
Sizde kendi simanıza bakarak, bende bir laza veya gürcüye benziyorum diyor musunuz.

11) Bir toplum dilini unuttuğunda toplumsal kültürünü unutmaz ki onları ilk günkü hali ile değilse bile devrin şartlarına uyarladığı gelenek görenek yaşam biçimini sergileyen kültürleri ile yaşamını devam ettirir. Bu özellikler gözlemlemesini bilen toplum psikolojisinden anlayan biri için çok şey ifade eder ve sen şu milletten misin sorusu ile baş başa kalır. Dışarıdan birinin gözlemleyip fark edebildiği bu özellikler ortada iken hayır öyle değil böyle diyerek ısrar etmenin ne anlamı var.  

12) Belirtilen bölgenin muhtelif tarihlerdeki etnik yapısının incelenmesinde halkının tamamının Dağıstan bölgesinde yaşayan halklarının devamı olduğu her kaynakta belirtilmektedir. Bu dağılımların içerisinde her milleti bulabilirsiniz ama son yüz yıldan önce gürcülerin bulunmadığı özellikle vurgulanmakta, derbent boğazının önünde deryan geçidinin ön karakolu konumunda olan bölgeye Dağıstan tarafından özel maksatla birçok milletten yerleştirilen halkların nesilleri olduğu belirtilmektedir.
  
13) 1980 yılının bayram arifesinde kendisi henüz çocuk yaşta iken ölen annesinin mezarını arayan birine yardımcı olmak için 80 yaşlarında Komşumuz Margube teyze vardı ondan yardım istedik mezarı ararken namazdan çıkan erkeklerde mezarlık ziyaretine geldiler, hep birlikte arama başladı şu mezar olması gerek yok o mezar şunun, bu mezar bunun derken o gün dikkatimi çeken bir detay şimdi çok önem kazanmakta dedesinin evli olduğu üç karısının yan yana mezarını tarif ederken Gürcü kızının mezarı, Dağıstanlı kızının mezarı, Çeçen kızının Mezarı, diyerek ırmağın yanındaki eski mezarları göstermişti, onların isimleri vardı ama orda bulunanlar sıranın yanlış olduğu birinin diğerinden önce öldüğünü vurgulamıştı ondan dolayı çok dikkatimi çekmişti. Mezarda dahi milleti ile ayrı olduğu vurgulanan isimler neden kullanılmıştır.
14) Bizim anlatmak istediğimiz ile sizin anlattığınız arasındaki fark şurada biz dünden bahsediyoruz siz bu günden, örneğin herkesin bildiği Bakırlı Çiftliği 1864 den sonra gelen Çerkez beyi Bakırlı Ahmedi muhtarın kurduğu ve sahibi olduğu Çerkezlerin yaşadığı çok büyük çiftlik veya köy olarak tarif ediyorum, sen diyorsun hayır o dam iflas etti on sene önce her şey satıldı elinden gitti artık orası Kürtlerin veya başka milletlerin yaşadığı yer oldu diyorsun bu durumda sende haklısın, bende haklıyım ben geçmişi tarif ediyorum, sen bu günü tarif ediyorsun sonuçta.


<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
10 Şubat 00:00
abi bizi köy çatır çatır gürcüce konuşurmuş
9 Şubat 23:59
şimdi azerbaycana kalmış


9 Şubat 23:59
neden gürcüce olsun ki çünkü o topraklarda zamanında Avar topraklarıydı yani Dağıstan

9 Şubat 23:58
niye bizim köy gürcüce öğrenmiş de diğer köyler inadına Avarca konuşmuş?

9 Şubat 23:58
abi yardımcı ol. bilelim

<!--[if !supportMisalignedColumns]--> <!--[endif]-->
9 Şubat 23:57
istersen bu konuda sana yardımcı olayım

10 Şubat 00:04
sizinkiler hangi yıl göç etmiler
10 Şubat 00:04
kürtlerv dahil


10 Şubat 00:04
bizim muşda yerleşip kurduğumuz köylerde bir çok halklar vardı

10 Şubat 00:03
abi siz bizim köye göç eden 40 aileden misiniz değil misiniz?

10 Şubat 00:03
ondan sonrada sivasa muşa maraşa adanaya hataya dağilmışlar

10 Şubat 00:07
o zaman avarca da bilmesi lazım gelmez mi? sizce gittiğiniz köylerde avarca öğrenen kürtler aile içinde avarca mı konuşurdu kürtçe mi?
10 Şubat 00:06
işte konu bu


10 Şubat 00:06
anladınmı kardeşim

10 Şubat 00:06
yani halklar birbirlerinden etkilenebiliyor

10 Şubat 00:06
bunlar olağan durumlar

10 Şubat 00:05
bir avar kürtçeyi avarca kadar konuşabiliyor bir kürtte avacayı ana dili gibi konuşabiliyor


15 Şubat 10:18
Eline sağlık İbrahim bey bu konu ile ilgili bilgilerin ve gayretlerin bende hayranlık oluşturuyor.Ben senin şimdiye kadarki yazılarını dikkatlice okudum hele bana verdiğin cevabi yazıları ise iyice anlamak için tekrar tekrar zevkle okuyorum.Benim de yazdıklarımı aynı şekilde seninde dikkatlice okuduğundan eminim.Son yazdıklarına kısmet olursa belgelerle cevap vermeye çalışacağım.Bazı yerlerde yanlışımız olursa ki olacaktır, bizi izleyenler lütfen topa girsinler ,çekinmesinler yanlışlarımızı düzeltsinler. Neticede bu hepimizin meselesi ve çocuklarımız için çok önemli.Selam ve dua ile.


15 Şubat 10:30
İbrahim Kaya abi emeğin için teşekkürler. Bizim de istediğimiz çok geç olmadan bazı konuların netleşmesi. Yarın çok geç olabilir. Senin de bizim de korktuğumuz delillerin karartılmasıdır. Kim ne biliyorsa buraya yazsın. Hiç ummadığımız bir söz bile bize ipucu olabilir. Saygılarımla.


15 Şubat 10:41
ibrahim bey;malum şah abbas 1616 lı yıllarda saingilo(balakan,zakatala,kah)bölgesini alarak ozaman halkın ekseriyeti olan gürcülerin büyük çoğunluğunu İran a (fereydan şehri) sürmüştü, onların yerine dağıstanlı müslümanları yerleştirmiş ve bölgenin idaresini de dağıstan beylerine vermişti.Belki de bu zamanda müslüman olmuş olabiliriz ve dinimizide bu yeni gelen müslümanlardan öğrenmiş olabiliriz.(Avarlar,sahurlar gibi)Onlar da şafii mezhebindeydiler.İncilemeye devam...Selam ve dua

15 Şubat 10:13
Abi boşuna nefesini tüketmişsin bak namık abi 2. sıradaki yorumda konuyu özetlemiş
11 Şubat 17:52
ahmet bey kendi tarihini bilen hiç bir dağıstanlı avar genci yada yaşlısı türk olduğunu iddia etmez edenler varsada tarihden bihaber olanlardır ha dağısdanda sadece avarlar yaşamaz lak,kumuk,nogay,çeçen ,lezgi,darginlerde yaşar avarların sadece nüfüs oranı diğerlerine göre yüksektir
11 Şubat 15:26
Yukardaki haritada görüldüğü ve Ümit beyin de dediği gibi Avarlar TÜRK değildir. DAĞISTANLIdır.. Azeriler-Balkar-Karaçay-Nogaylar

Yorum Geçmişi

Yorum Geçmişi
11 Şubat 15:10
Aşşağıdaki harita daha detaylı bir açıklama sunuyor http://g1302.hizliresim.com/16/c/k0hc6.jpg
11 Şubat 14:48
İbrahim bey ;bakın Ümit Aytemur bey ne güzel delikanlıca 'Ben türk değilim avarım dağıstanlıyım diyor'. Bizde diyoruz ki türk değiliz gürcüyüz dağıstanlıyız. Avar lar türk değildir.Onlarında kendilerine göre dilleri vardır.Biz bu dili hiç kullanmadık.EKMEĞE PURİ,SU YA SKALİ,ANNE YE DEDA BABAYA MAMA ,KAŞIĞA GUZİ ,KÖPEĞE ZAĞLİ deriz.Bu kelimeleri kim kullanıyorsa onların kavmindeyiz ki onlar da GÜRCÜLERdir.Kusura bakmasın dağıstan gençleri türk milliyetçilerinin etkisi ile kendilerini Avar türkü havasına sokmasınlar.
10 Şubat 14:04
zaten 150 senedir asimilasyon gibi bir melanete ugramışız yeter bu kadar kimse, kimseyi kandırmasın türkiyede bizim için ikinci vatanımızdır
10 Şubat 13:58
bende ADIGEYİM ARKADAŞLAR
10 Şubat 13:52
ben türk değilim avarım dağıstanlıyım arkadaşlar kusura bakmayın







10 Şubat 12:34
http://c1302.hizliresim.com/16/b/jzf75.jpg bizim köydekiler arap alfabesi dışında hangi alfabeyi biliyordu abi?

10 Şubat 11:46
kardeş ben Kafkas göçmeniyim diyorum zor şartlarda buraya sürgüne gönderilmişim bugün imkanım olsa bugün tekrar atalarımın topraklarına dönerim
Balabeg ve Bağatur gibi %100 Türk isimlerinin sebebi de 12. yüzyılda gürcistan bölgesine yerleşen 250.000 Kıpçak Türkünün bi kısmının hristiyanlaşıp gürcüleşmesi ile ilgilidir herhalde. bence çok saçma bu şekilde gürcü müyüz avar mıyız? tartışması. kafkasyada şu anda içiçe 50 den fazla millet ve etnik unsur yaşıyor. ve tarih boyunca en başta moğollar olmak üzere defalarca istila edilmiş bir bölge. Bence avar, gürcü, lezgi, oset(alan), çeçen, abhaz ve hatta moğol belki Türk bile olabiliriz. bırakın bizim atalarımız 150 yıl evvel göçmüşler biz şu anda hangi millet olduğumuzu bilmiyoruz ve tartışıyoruz bence şu anda Kafkasyada yaşayan herhangi bir kişi bile gerçek milliyetini bilmiyordur. özür dilerim tartışmayı bir süredir takip ediyorum. benim tezim de kayda değer bir kanıtım olmamakla birlikte budur. kişi olmak istediği millettendir. çok şükür Müslüman doğmuşuz. Dün, 07:43 · Beğenmekten Vazgeç · 3
Kamil yiğenim ; yazdıkların mantıklı geldi bana ,şimdi tarihte gürcü-kıpçak (kuman) ilişkilerini okuyorum,ilk etapta 250000 rakamının çok abartılı oldugu , konuyu iyice incelememiz lazım, selam ve dua ile Dün, 16:50 · Beğen
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, 1128 ve 1195 yılları arası Gürcistan’a gelen Kıpçaklar sayesinde Gürcü krallığı hem Selçuklu-Türkmen akınlarından korunmuş, hem de önemli bir siyasi güç haline gelmiştir. Ayrıca Kıpçakların çoğu eski yurtlarına geri dönmemiş, Ahıska’dan İspir’e (Erzurum) kadar uzanan toprakları da yurt edinmişlerdir. Bu konuda A. N. Kurat; ’Mamafih Gürcistan’a giden Kumanlardan büyük bir kısmı dönmemiş, orada kalmış ve türlü ovalarda yerleştirilmişlerdir. Doğu Anadolu’da ve Çıldır gölü çevresindeki Kıpçaklar işte bunların halefleridir’ (16) diyerek Kıpçaklardan büyük bir kitlenin buralara yerleştirilişine işaret etmiştir. Böylece bu Kıpçaklar hem bugünkü Ahıska Türkleri’nin hem de Artvin, Ardahan, Oltu, Tortum, Narman halkının etnik oluşumunda pay sahibi olmuşlardır (17). Sarı saçlı, gök gözlü, uzun boylu ve insan güzeli olan Kıpçaklar bugün de buralar halkının kumral tipinde yaşamaktadırlar.  7 saat önce · Beğen
Kamil yiğenim; her ne kadar Saingilo bölgesinde Kıpçak isimli yer ismi ve ırmak ismi varsada büyük ihtimal kıpçaklar yukarıdaki söz konusu Çıldır ve havalisine yerleşmiş olabilirler, incelemeye devam. 7 saat önce · Beğen
Codex Cumanicus’un dil sahasına giren bölgeler arasında Volga (İdil) ırmağı boyları ile
Karadeniz’in ve Kafkasların kuzeyinde yaşamakta olan Türk boyları yer alırken, Codex Cumanicus’un
dili olan Kıpçak Türkçesinin yalnızca çeşitli Türk boylarının anladığı ortak bir değil, Karadeniz’in
kuzeyinde, Kırım’da ve Kafkaslar’ın kuzeyinde yaşamakta olan çeşitli kavim ve milletlerin de ortak
anlaşma dili olduğu anlaşılmaktadır. 1404 yılında Kafkasya’da bulunan Avrupalı misyoner Johannes
de Galonifontibus Kafkasya’da ve Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşayan Yunan, Ermeni, Çerkes,
Got, Tat, Rus, Lezgi, Avar, Kazikumuk, Alan kabilelerinin hepsinin Türk-Tatar dilinde konuştuklarını
yazmaktadır 8. 17. yüzyılda Kafkasya’da bulunan Evliya Çelebi, seyahatnamesinin “Çerkes
Vilayetleri” bölümünde, Çerkesler’in Türk-Tatar dilinde konuştuklarını belirtmektedir. Konuşmalara
verilen örneklerden Çerkesler’in Kıpçak Türkçesini bildikleri anlaşılmaktadır. Değişik dillerde
konuşan Kafkasya halkları arasında Kıpçak Türkçesinin ortak anlaşma dili olarak yaygın biçimde
konuşulduğunun en mühim delili ise, 11 Mayıs 1918’de kurulan “Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti”nin
resmî dilinin Kumuk Türkçesi olarak kabul edilmesidir  
5 saat önce · Beğen
Kafkasya, pek çok dilin, halkın, etnik grubun ve mahallî kültürün bir arada yaşadığı, dünyanın ilginç bölgelerinden biridir. Karadeniz ile Hazar denizi arasında uzanan bir coğrafyada yaşayan Abhaz, Adige, Abaza, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarının oluşturduğu Kafkasya, siyasî ya da fizikî bir coğrafî bölgenin adı değil, yukarıda adlarını saydığımız halkların meydana getirdiği ve “Kafkas Kültür Sahası” adını verdiğimiz kültürel coğrafyanın adıdır.

Kafkasya halkları yüzyıllardan beri aynı tarihi, kültürü ve coğrafyayı paylaşmalarına rağmen, toplumsal yapılarında son derece güçlü bir yere sahip olan aile-soy bağlılığı, kabilecilik gibi tutum ve davranışları sebebiyle tarih boyunca bir birlik oluşturamamışlardır. Kafkasya’da birbirinden tamamen farklı pek çok dil ve lehçenin konuşuluyor olması, birliğin oluşturulmasını bir dereceye kadar etkilemiştir. Çünkü farklı dillerde konuşan kabile ve boyların tek bir dil etrafında birleşerek milletleşme sürecine girmeleri mümkün olmamıştır. “20. yüzyıl başlarına kadar Kafkasya halkları arasındaki ortak anlaşma dilinin Kıpçak Türkçesi olduğu bilinmektedir. 1404 yılında Kafkasya’da bulunan Avrupalı misyoner Johannes de Galonifontibus Kafkasya’da ve Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşayan Yunan, Ermeni, Çerkes, Got, Tat, Rus, Lezgi, Avar, Kazikumuk, Alan kabilelerinin hepsinin Türk-Tatar dilinde konuştuklarını yazmaktadır (Tardy 1978: 91). 17. yüzyılda Kafkasya’da bulunan Evliya Çelebi, seyahatnamesinin “Çerkes Vilayetleri” bölümünde, Çerkesler’in Türk-Tatar dilinde konuştuklarını belirtmektedir. Konuşmalara verilen örneklerden Çerkesler’in Kıpçak Türkçesini bildikleri anlaşılmaktadır. Değişik dillerde konuşan Kafkasya halkları arasında Kıpçak Türkçesinin ortak anlaşma dili olarak yaygın biçimde konuşulduğunun en somut kanıtı ise, 11 Mayıs 1918’de kurulan “Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti”nin resmî dilinin Kumuk Türkçesi olarak kabul edilmesidir. Bu cumhuriyetin Sovyetler tarafından işgal edilip yıkılmasıyla birlikte Kıpçak Türkçesinin Kafkasya halkları arasındaki birleştirici rolü de sona ermiş ve onun yerini emperyalist gücün dili olan Rusça almıştır
İbrahim Kaya Kamil Gündüz kivrem ilgine teşekkür ederim yorumunu takdir ediyor sana katılıyorum evet bir harmanın içerisinde sapla samanı değil arpayla buğdayı ayırt etmek gibi bir şey ama sonuçta öylede olsa böylede birbirinden farklı terimler sonuçta yumurtadan çıkan canlılar bile o yumurtayı kimin bıraktığını araştırıp kendi soyunun yanı gitme ihtiyacı hissederken bizlerin gökten zembille inmediği ve orda var olmasını sağlayan bir atasının olduğunu ve bu atanın 1000 yıldan fazla bir sürede orda bulunan senin bahsettiğin kişiler olduğunu belirten birçok araştırma belgesinde ulaştığımız için böyle bir söylev çıkışı yaptık çok şükür kim olduğumuzu bu gün bizi bilenler bizlerin bir şey söylemesine gerek kalmadan biliyor hemde nenesinden dedesinden atasından duydukları ile biliyor onun için siz gençlerin duyarlı ve araştırmacı yaklaşımlarını herzaman bekliyoruz selamlar
Kamil Gündüz teşekkür ederim İbrahim amca. ve benim demek istediğim Ahmet amca; Kafkasyada şu anda bile birçok milletin tarihsel etnik kökenleri hakkında gerçek tarihçiler bile kesin sonuçlara ulaşamıyor. bunun sebebi 14-15. yüzyıla kadar orta asyada, kafkasyada, doğu avrupada, anadoluda ve mezopotamya da yaşayan göçebe halkların yerleşik hayata geçişleri sırasında o bölgelerdeki yerleşik halklardan etkilenerek benliklerini yitirmeleridir. mesela selçuklukların yerleşik hayata geçerken farslardan, osmanlıların bizanstan etkilenerek kültürünün önemli ölçüde değişmesi, hunların(macarların) doğu romadan etkilenerek tamamen benliklerini kaybetmeleri örnek verilebilir. yani burda asıl belirtmek istediğim bir milletin diline bakarak etnik kimliğini belirlemek oldukça zordur bence. Codex Cumanicus dan örnek verecek olursak italyan bi adam tarafından yazılıyor yanlış hatırlamıyorsam, yazıldığı tarihte kıpçak-kuman nufusunun avrupa da kaydedeğer bi unsur olduğu ve onlarla anlaşabilmek için yazıldığı görülüyor. ama şu an doğu avrupa milletlerinin dillerine bakacak olursak macarlar hariç kıpçakcadan hiç bir kalıntı bulamıyoruz bu o milletin ya asimile olduğunu ya da geldikleri topraklara orta asyaya geri döndükleri şeklinde açıklanabilir. bana uygun görüş asimile olmuş olduklarıdır.ve şimdiki zamana bakacak olursak Türkiye Türkçesi içerisindeki onlarca ingilizce kelimenin 100 yıl sonra tüm Türkçeyi sarıp bize ingilizcemsi bi dil konuşturabilme ihtimali var. bu da bizi 100 yıl sonra Türk olmaktan çıkararak ingiliz yapmaz. bence kafkasyadaki halkların durumu da bu şekildedir. yerleşik hayattaki gürcüler, ermeniler, ruslar ve farslardan oldukça etkilenmişler dilleri ve kültürleri de bu yönde değişmiştir.
yaklaşık bir saat önce · Beğenmekten Vazgeç · 1
25 Şubat 13:31
İngiloyların Mektubu
Newyork-ABD
Mr. Michel Klor-Berchtold 5-7, Kartnerring, Vienna 1010 OSCE Müsteşarlığı, Genel Sekreterlik
Tel.: 51-436-0, faks: 51-436-39
Azerbaycanın Zakatala bölgesinde yaşayan insanlar hristiyan inançlarından dolayı zulme uğramaktadırlar. Uzun yıllardır bu zulmün benzeri yaşanmamıştır. 1918 den beri bölgenin yerli halklarından olan azınlık gruplara (Didos, Avars, Tsakhurs, Lezgs, Talyshes, Tats, Curds vb.) olduğu gibi Müslüman Gürcü ingiloyların kültürel, milli ve ekonomik gelişimlerinin önü kesilmektedir. Kaldı ki bu azılıklardan bir kısmının nüfüsunun 100, 200, 300 binleri bulmasına ragmen otonom yönetim hakkı bu halklara tanınmamaktadır. Kendi gürcü dilleriyle eğitim veren ana okulu ve okullar talep eden Ingilo gürcüleri tatarlardan oluşan eyelet polisi tarafından “güvenilmez” olarak tanımlanmakta ve sürekli olarak polisin şiddetine maruz kalmaktadır.
Bölgenin yerlisi olan Bizler (ingiloylar) Azerbaycanın 3 şehrinde, Kakhi, Zakatala, ve Belekani, yaşamaktayız. Bizler hem orjin olarak hem de konuştuğumuz dil bakımından Gürcüyüz. Bölge 1920 de gürcüstandan bolşevikler tarafından alınıp azerbaycana verilmiştir. Bizim atalarımız hristiyan olmalarına ragmen 17 ve 18. Yüzyıllarda zorla müslüman yapılmıştır. Hristiyanlığın ingiloylar arasında yayılma süreci 140 yıl önce tekrar başladı. Şu anda Şeki’de yerleşik ingiloyların çoğu hristiyandır.
1860 ve 70 lerde gürcüce eğitim veren okullarımız vardı. Bu süreç 1920’lere kadar devam etti fakat bu tarihten sonra komunist Azerbaycan pan Islamizm gibi tam tersi uygulamaları benimsemiştir. Hristiyan İngiloylar, Ermeniler ve diğer hiristiyan azınlıklar “müslüman” Azerbaycan devletinden kaçarlarken Müslüman ingiloylar olarak bizler bu politikalara maruz kaldık. Bu politikayı Azerbaycan polisi 1920 lerden beri sürdürmektedir.
Gürcüce eğitim veren okullar 1921-1922 yıllarında türk okullarına dönüştürülmüştür. Ingiloy Gürcüleri o dönemde Türkçeyi hemen hemen hiç bilmiyorlardı. Bu politikaya direnen ingiloyların bir kısmı öldürüldü, bir kısmı eziyete uğradı bir kısmı da sibirya’ya sürüldü. Azeri yöneticiler sovyet rejiminin sınırsız baskıcı gücünü kullanarak bu politikalarını uyguladı. Sürekli baskı altında ezilen İngiloy toplumu 1938 yılına kadar Türk okullarında okumaya devam ettiler. 1938 yılında şehirlerdeki okullarda Gürcüce eğitim tekrar başlamış fakat 1941 yılında tekrar eski düzene dönülmüştür.
Agustos 1944’de Ingiloy cemaatinde önemli bir kişi olan Giorgi Gamkharashvili Moskovada Stalin ile görüşmüş ve cemaaitin taleplerini iletmiştir. Bu görüşme sonucunda bölgede Gürcü ilk ve orta okulları ile yatılı okullar açılmıştır. Fakat 1955’de Azeri yöneticiler, özellikle parti yöneticileri, bu okulların hain Beria ve tiran Stalin tarafından açıldıkları gerekçesiyle Kominist Partinin 20. Kongresinden sonra kapatılmış ve bu okulların yerine Azeri okulları açılmıştır.
Buna cevap olarak Aliabad da öğrenci olan Ildirim Musayev önderliğinde yeni bir protesto dalgası başlamış ve Zakataladaki Gürcü okulları ve yatılı okullar tekrar açılmıştır. Fakat yönetimin tepkisi eskisine gore daha sert olmuştur. 1968-1970 yıllarında parti yöneticileri tarafından tutulan haydutlar yüzden fazla ingiloyun evlerini, ahırlarını ve samanlıklarını ateşe vermiştir. Bazıları dövülmüş bazıları da hapsedilmiştir. Tüm bunlar İngiloy endişesinden yapıldı ve nihayetinde gürcü okulları kapatıldı. İlerleyen dönemlerde de bu baskı devam ettiği için birçok ingiloy ana vatanını terk etmek zorunda kalmıştır.
Yetkililer Zakatala ve Belekani nüfusunu “dikkate alarak” 1960-1970’lerde bölgedeki Gürcü okullarında Rusça ve Azerice bölümleri açmıştır. Bu İngilo gençlerinin etnik ve dilsel dejeneresyonu için yeni ve çok daha zorba bir dönemin başlangıcıydı. Dolayısıyla, yetkililerin bu anti Gürcü faaliyetleri nedeniyle üç dilli okullar bölgede mevcutdur. Ayrıca 1969’dan beri Gürcü eğitim Bakanlığı veya diğer organizasyonların bu okulların Gürcüce bölümlerine eğitim metedolojisi veya her hangi bir konuda yardımda bulunmak amacıyla bölgeye gelişine izin verilmemektedir. Yerel milis güçleri ve KGB Gürcü konukların bölgeye girişini engellemektedir. Bölge okullarında Gürcü kültürüne yönelik isolasyon politikaları son 4-5 yılda iyice yoğunlaşmıştır. Gürcü okullarındaki eğitsel süreç kontrol eksikliği nedeniyle başarısızlığa uğratılmaktadır. Bir diğer devlet politikası ise bu yöntemlerle Gürcü okullarının kapatılmasıdır.
Kafkas müslümanlarının lideri Sheykh-ul-Islam-Allahshukur Pasha-zade, insan hakları savunucusu Hidayat Orucov eşliğinde, 1996 yılında Baküden Aliabad’a gelmiştir. Orada 10 bin ingiloy nüfusu vardı. Bu kişileri Aliabad gençleri bölgeye niçin kilise yapılmasının yasaklandığını ve niçin hristiyan toplumunun kayıt altına alınmasından kaçınıldığı sorulmuştur. Hristiyanlar iki yıldır beyhude bir şekilde cevap beklemektedirler. Cevap olarak müslüman lider bölgede yaşayan müslüman fanatikleri hristiyan komşularına karşı kışkırtmıştır.
Aynı yılın 23 ocağında, güvenlik ve diğer Azeri devlet birimleri de Mosul vilayetindeki Gürcü okullarına misilleme de bulunmuştur. İkonlar ile birlikte Kraliçe Tamara, David Agmashenebeli, Gürcü şairler Shota Rustaveli, Ilia Chavchavadze, Vazha-Pshavela, Akaki Tsereteli’nin portreleri parçalanmıştır. Tarihi Gürcü haritasına da tahrip edilmiştir. Bu hücümların ilk kez yapılmadığını belirtmek faydalı olacaktır. Bazı “suçlu” öğretmenler okuldan kovulmuştur. Kutlamalarını Gürcüce yapan düğün merasilerinde Gürcüce şarkı söyleyen ingiloylar hala güvenlik güçleri tarafından sorgulanmaktadır.
9 Şubat tarihinde Gürcistan Dıişleri Bakanı Ingiloy müslüman cemaatini ziyaret etti. yukarıda adı geçen H. Orucov’un izniyle yerel otoritelerin ve Bakü’den memurların katılımıyla organize edilen toplantılara özel olarak seçilen ve korkutalan az sayıda İngiloy da katılmıştır. Bu kiralanan ve korkutulan Ingiloylardan “mutlu ingiloy hayatından” bahsetmeleri istenmiştir.
Aliabad mollası ekibiyle beraber Aliabad
Yorum Geçmişi
23 Şubat 17:10
İbrahim kardeşim son iki mesajda görüldüğü gibi bütün kafkasya ve dağıstan halkları ortak dil olarak Türk -Tatar dilini konuşmuşlar,sonrada bölgeye Ruslar hakim olunca Türkçenin yerini Rusça almıştır.

23 Şubat 17:01
Kafkasya, pek çok dilin, halkın, etnik grubun ve mahallî kültürün bir arada yaşadığı, dünyanın ilginç bölgelerinden biridir. Karadeniz ile Hazar denizi arasında uzanan bir coğrafyada yaşayan Abhaz, Adige, Abaza, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarının oluşturduğu Kafkasya, siyasî ya da fizikî bir coğrafî bölgenin adı değil, yukarıda adlarını saydığımız halkların meydana getirdiği ve “Kafkas Kültür Sahası” adını verdiğimiz kültürel coğrafyanın adıdır.

Kafkasya halkları yüzyıllardan beri aynı tarihi, kültürü ve coğrafyayı paylaşmalarına rağmen, toplumsal yapılarında son derece güçlü bir yere sahip olan aile-soy bağlılığı, kabilecilik gibi tutum ve davranışları sebebiyle tarih boyunca bir birlik oluşturamamışlardır. Kafkasya’da birbirinden tamamen farklı pek çok dil ve lehçenin konuşuluyor olması, birliğin oluşturulmasını bir dereceye kadar etkilemiştir. Çünkü farklı dillerde konuşan kabile ve boyların tek bir dil etrafında birleşerek milletleşme sürecine girmeleri mümkün olmamıştır. “20. yüzyıl başlarına kadar Kafkasya halkları arasındaki ortak anlaşma dilinin Kıpçak Türkçesi olduğu bilinmektedir. 1404 yılında Kafkasya’da bulunan Avrupalı misyoner Johannes de Galonifontibus Kafkasya’da ve Karadeniz’in doğu kıyılarında yaşayan Yunan, Ermeni, Çerkes, Got, Tat, Rus, Lezgi, Avar, Kazikumuk, Alan kabilelerinin hepsinin Türk-Tatar dilinde konuştuklarını yazmaktadır (Tardy 1978: 91). 17. yüzyılda Kafkasya’da bulunan Evliya Çelebi, seyahatnamesinin “Çerkes Vilayetleri” bölümünde, Çerkesler’in Türk-Tatar dilinde konuştuklarını belirtmektedir. Konuşmalara verilen örneklerden Çerkesler’in Kıpçak Türkçesini bildikleri anlaşılmaktadır. Değişik dillerde konuşan Kafkasya halkları arasında Kıpçak Türkçesinin ortak anlaşma dili olarak yaygın biçimde konuşulduğunun en somut kanıtı ise, 11 Mayıs 1918’de kurulan “Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti”nin resmî dilinin Kumuk Türkçesi olarak kabul edilmesidir. Bu cumhuriyetin Sovyetler tarafından işgal edilip yıkılmasıyla birlikte Kıpçak Türkçesinin Kafkasya halkları arasındaki birleştirici rolü de sona ermiş ve onun yerini emperyalist gücün dili olan Rusça almıştır.
Aliabad mollası ekibiyle beraber Aliabad okulu öğretmeni Zurab Abulashvili ve ailesini Nisan 1926 da ziyaret etmiştir. R. Orucov adına uyarılmış ve bölge polisi kendisine “size uyarmamız üzerine bir yıl geçmiş olmasına ragmen ne senin ailenden ne de akrabalarından herhangi biri Gürcü ismini değiştirmedi ve de hiçbiri İslam’a dönmedi” şeklinde hitap etmiştir. Ayrıca R. Mecidov, bölge güvenlik şefi, ve polis müdürü bize, Gürcülerin milliyetlerinden ve Hristiyan inancından dönmedikleri sürece hepsinin evlerini yakmaya yetkimiz var ve bunun içinde hiçkimseye hesap vermeyiz demiştir.
19 Nisan 1997’de R. Mecidov ve diğer güvenlik birimleri Aliabad’da ve Mosul’da insanları bir araya getirmiştir. Burada Ortadoks Hristiyanlığın ve Vaftisin kanunlara aykırı olduğunu duyurmuşlar, birçok Hristiyan erkeği göz altına almış birçok Hristiyan öğretmen ve hemşireyi de görevlerinden almışlardır.
Gençlerimiz Başkan Aliev ve Shevardnadze’ye bölgedeki haksızlıkları açıklayan mektuplar göndermiştir. Bu mektupları imzalayanlar aileleri ile birlikte milisler, başsavlılık ve güvenlik güçleri tarafından sorguya çekilmiştir. 26-27 Mayıs gecesi Azeri güvenlik güçleri yeni Hristiyan olmuş Ingiloyların üzerine makinalı tüfeklerle ateş açmıştır. Gürcü aile isimlerini kullanan İngiloyların kapılarına şu not bırakılmıştır: “Camiye gelmediğiniz sürece hepinizi öldüreceğiz”.
Azeri makamlarının bizi asimile etmeye yönelik kaba yöntemlerini uygularken hiç kimse bize yardım etmedi, Gürcü makamları da bizim kaderimizle ilgilenmediler. Bundan dolayı başından beri temel etnik haklardan mahrum yaşamaktayız. Okullarda ve günlük yaşantımızda ana dilimizde eğitim alamıyor (Gürcü okullarımız ve anaokullarımız yok), çocuklarımıza Gürcü soy isimler koyamıyor, Gürcü aile isimlerimizi kullanamıyor ve kendi halk müzik gruplarımızı kuramıyoruz. Türkleri ve Tatarların Gürcistan’da kurdukları yedi tane topluluk (dernek, vb.) varken bizim Azerbaycan da bu tip haklarımız yok. Kominist Rejim altında özgürce düğünlerde şarkı söyleyip dans edebiliyorduk, kutlamalarımızı kendi ana dilimiz Gürcüce yapabiliyorduk. Fakat son yıllarda Azeri makamlar, bizleri bu temel haklarımızdan bile mahrum bırakmaktadırlar. Gürcistandaki azınlıklar başından beri (1921) geniş otonom haklar elde etmişken Türk kabilelerinin bölgeye gelişinden önce Azerbaycan’da yaşayan yerli halklar asimilasyonun kurbanı olmaktadırlar.
Zakatala, Belekani ve Şeki bölgesinde Ingiloy olarak adlandırılan biz yerleşik Gürcülerin ihtiyacı olan tek şey Gürcü okullarının, Gürcü anaokullarının, halk müziğinin, Hristiyan dininin, Gürcü aile isimlerinin ve kutlamalarının kendi dilinde yapılması konusunda özgürlüktür. Hristiyanlık ve atalarımızın inancı uğruna şehit olmaya hazırız. Fakat bizler yinede inanç özgürlüğü istemekteyiz.
Bizlere yardım etmeniz umuduyla!
Haziran 1 1997
Şeki, Aliabad, Mosul, Ititala
--------------------------------------------------------------------------------
1 Kısa bir tarihi not;
15. ve 16. Yüzyılların eşiğinde, Gürcü feudal monarşi 3 krallığa ve 5 prensliğe bölünmüştür. Kakhet-Hereti krallığı 17. Yüzyılın başlarına kadar doğunun en uç bölgesinde yer almaktaydı. Şah Abbas’ın istilası sonucu (1613-1617), krallık bütün doğu şehirlerini (Hereti gibi) kaybetti. Nüfusun %8’i zorla İran’a götürüldü. Bunların torunları İran’ın Mazandaran, Gilan ve Fereydan illerinde bugüne kadar yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Şah Abbas Dağıstanlıları, politik olarak Şakiden uzaklaştırmak ve kalan nüfusu müslümanlaştırmak amacıyla dağlık bölgelerden Saingiloya zorla taşımıştır. 19. Yy’ın başlarından beri Gürcüler İslam dinine geçmişler ve bu bölgede Ingilolar (Türkçe yeni gelenler anlamına gelir) olarak adlandırılmışlardır.
Bölgede 1830’de Rus yönetimi hakim olmuştur. 1840larda bazı Gürcü müslümanlar Hristiyan inancından geri dönmeye başlamışlardır. Fakat Rus koloniyel makamları Dağıstanlılarla ilişkilerinin daha kötüye gitmemesi için bu hareketi durdurmuşlardır. Yinede Hristiyan inancının tekrar kabulü Şakideki Ingiloylar arasında bu hareket sayesinde gerçekleşmiştir.
Monarşik Rus yönetimini, bağımsız Azerbaycan (1918-1920), ve sonrasında Sovyet Azerbaycan dönemindeki acımasız asimilasyon politikaları nedeniyle birçok Gürcü yerleşim bölgesi (Belekani, Zakatala ve Şaki ilçeleri) sadece Hristiyan inancını değil aynı zamanda Gürcü dilinide ((Darbazi, Tsablovani, Belekani, Katekhi, Matsekhi, Gogami, Tala, Mukhakhi, Bazari, Kondakhi, Hengiani, Verkhviani, Zegani (Zegami), Tasmaluri (Tasmali), Chadivari (Lalapasha), Marsani, Shotavari, Koragani, Vardiani (Gyuluk), Vashlovani (Almalo), ve diğerleri)) kaybetmiştir.
Gürcü nüfusuna baskılar şuan da Sovyet dönemine göre çok daha güçlüdür. Hristiyanlar (Şaki ilçesi) Gürcistandan uzaklaştırılmak maksadıyla ekonomik ve idari baskı altındadır. Müslümanlar ise ekonomik yaptırımlarla beraber yürütülen asimilasyon politikaları nedeniyle tamamiyle Gürcistandan izole edilmiştir.
Bünyesindeki etnik azınlıklara geniş otonom haklar sağlayan Gürcü yönetimi Azeri yönetiminin bu asimilasyon politikalarına karşı herhangi bir tepki göstermemiştir. Ancak Gürcü Parlemento Başkanı Nino Burja-nadze ve Parlementer Revaz Mishveladze 29 Ocak 2002 tarihili ziyareti sırasında Azerbaycan Başkanı Aliyev ile İngiloyların etnik hakları hakkında görüştü. Başkan halihazırdaki durumun iyileştirmesi sözü vermiş fakat Bu görüşmenin üzerinden 9 aydan fazla sure geçmiş olmasına ragmen İngiloyların durumunda herhangi bir iyileşme görülmemiş hatta daha da kötüleşmektedir. Bundan dolayı batının iyi niyetli insanlarının yardımına ihtiyacımız var. Biz temel insan haklarımızı talep etmekteyiz. Kreşlerimizde ve okullarımuzda kendi dilimizi kullanmak, çocuklarımıza Gürcü isimleri vermek, aile isimlerimizi ve bölge adlarımızı kullanmak ve Gürcüce şarkılar söylemek istiyoruz.
ürkiye’nin birçok bölgelerinde kaybolmuş ya da asimile olmuş birçok kardeşimiz vadır. Bunda ençok bölgenin etnik ve coğrafi konumu rol oynamaktadır. Örneğin, Adana ilinde üç adet Gürcü köyü mevcuttur. Ayrıca Antakya ili Dörtyol ilçesini bağlı Kapılı adında bir Gürcü dağı köyünün bulunduğunu duydum; aynı ilin Kırıkhan ilçesinin bir mahallesinin Gürcü kökenli insanlardan oluştuğunu biliyorum. Adana ilinin Saimbeyli ilçesine bağlı Avcıpınarı köyünün halkını da Artvin’in Yusufeli ilçesinden gelen Gürcüler oluşturmaktadır. Bu köyden birkaç kişi ile yaptığım görüşmede aynı ilçeye bağlı tarihi zenginlikleri ile ünlü Şar köyünün de bir Gürcü köyü olduğu anlatıldı.

Şimdi asıl konumuz olan Dağıstan köyüne dönüyorum. Bu köy halkını Doğu Gürcistan’nın Saingilo bölgesinden gelen Gürcüler oluşturmaktadır. Benim akrabalarım Adana ili Ceyhan ilçesine bağlı bu Dağıstan köyünde yaşamaktadırlar.
Dedelerim, 27 Haziran 1869 günü sabaha karşı saat 05:00 sıralarında bu gün Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan Şeki ilçesine bağlı Zakatala kazasının Aliabad (asıl adı Elisen) köyünden 40 kağnı arabası, yani 40 hane olarak yola çıkmışlar. 40 hanenin içinde sadece Aliabadlı değil, etraf köyden gelenler, örneğin, Muğanlı adlı Türk köyünden katılanların Kars yöresinde kaldıkları sanılmaktadır.

Göçün asıl amacı Hristiyanlaşmamak için Şam’a gitmektir. Fakat Adana’ya ve bereketli toprakları olan Osmaniye’ye yerleşmişlerdir. Osmaniye’de dedemin dedesi Ali Bey şimdiki Alibeyli mahallesini kurmuştur. Bugün Ali Bey’in kendi adını taşıyan restorasyon görmüş camisi bile vardır. O tarihte Osmaniye’de bulunan Büyük Caminin inşasında çok emek sarf etmişlerdir. Ali Bey’in torunu Şaban Çavuş (Balabey’in oğlu) (Laçinbala-Kençhoşvili) Toprakkale civarında bulunan metruk bir Akçakoyunlu köyünün minaresini yapmıştır. İyi bir sanatçı olan Gürcüler o caminin kapı ve pencere dahil bir çok yerini yenilemişlerdir.

Bu arada Osmaniye’den ayrılarak, Toprakkale’ye yakın bir yerde Dağıstan adında bir köy kurmuşlardır. Sonra da oradan Ceyhan ilçesi topraklarına geçmişler ve Kırımoğlu adlı bir yere yerleşmişlerdir. Orada da istikrarlı bir düzen tutturamayınca, köyün, şimdi bulunduğu Dağıstan adını verdikleri yere yerleşmişlerdir. Şam’a giden bir bölümünden ise bir daha haber alınamamıştır.

Zaman zaman bazı karışıklıklar meydana gelmiş, yöreden gelip kendilerini rahatsız eden eşkıyalarla mücadele etmişler ve kendilerini korumuşlardır. Dağıstan köyü Mercin adlı bir ırmağın kıyısında kurulmuştur. Irmağın diğer kıyısında ise Kafkasya’dan gelen bir Çerkes boyu olan Abzehler yerleşmiştir. Ayrı dilleri konuşmalarına karşın ortak folklor, töre ve gelenekler içerisinde hiçbir sorun olmadan çevreye örnek bir şekilde ilişkilerini sürdürmektedirler.

Sultan Abdülhamit zamanının sonlarına doğru Ermeni ayaklanması çıkınca Ermenilere karşı yine ön saflarda çarpışmışlardır. Alibey’in oğlu Hacı Balabay ve oğulları Şaban Çavuş, Arslanbey ve İbrahim, Ermenilerle çarpışmışlar ve kardeşleri Sulikhay (Süleyman), Ermenilerce gece pusuya düşürülüp şehit edilmiştir. Hacı Balabay ve oğlu İbrahim, Yemen çöllerinde beraber savaşmışlardır. Zamanla yöre, İngiliz ve Fransızların işgaline uğramıştır. İngilizler çekilince Fransızlar uzunu müddet bölgede kalarak köy halkına çeşitli eziyetler etmişlerdir. Hacı Balabay’ın oğlu Şaban Çavuş, Suriye, Bağdat ve Dürzi savaşlarına katılmış eve döndüğünde ise Saimbeyli’de (Hacın) Ermenilerle savaşmış hatta kuşatma altında kalmıştır. Onları püskürttükten sonra Kuvayı Milliye Teşkilatı’nın kurucuları arasında yer almıştır. Gülek Boğazı’nda Fransız alayının yenenler arasında adı geçince Fransız General Gvamör tarafından başı için ödül konulmuştur. Osmaniye’de Fransızlara karşı ilk direnişi başlatan Şaban Çavuş (Kençhoşvili), Maraş ve Kadirli cephelerinde savaşmıştır. Babası Hacı Balabay köy halkını toplayarak çok ilkel silahlarla Fransız tanklarına karşı savaşmış ve yaralanmıştır.

Köy halkı geçimini tarımla elde etmektedir. Köyde pamuk, buğday, susam, karpuz ve benzer ürünler yetiştirilmektedir. Bugün köy halkı asimilasyona uğramış olup yaşı 70’in altında olanlar Gürcüceyi konuşamamaktadır. Bunun en büyük nedeni köye dışarıdan gelen tarım işçileri ve köy civarında bulunan Vesiye, İslamoğlu, Yassıca, Altgözbekirli, Körseli, Yalak ve Karhana köyleri ile zorunlu olarak Türkçe konuşmaları ve bu köylerden yapılan evlilikler gösterilebilir. Köy halkını diğer Gürcü köylerinden ayıran bir özellik ise, Saingilo’dan gelen dedeleri gibi tamamının Şafii mezhebinden oluşudur. Düğünlerde hala eski folklorik özelliklerini ve bazı gelenek ve göreneklerini devam ettirmektedirler. Gürcüce konuşan yaşlı kesim, babalarından öğrendikleri Saingilo lehçesini konuşmaktadırlar.

Köyün adına gelince, Dağıstan adının nereden geldiği bilinmemektedir. Ancak Dağıstan topraklarına Saingilo’ya yakın oluşu bunda etken olabilir. Ceyhan’da bulunan Naşidiye köy adının, esik Yarsuvat kazasının avukatı olan Naşit Bey’in adından kaynaklandığı düşünülürse, Dağıstan köyünün yeni adı olan Beşkuyu adının, dedem Hacı Balabey’in köyde yapmış olduğu 5 kuyudan kaynaklandığı söylenebilir. Her ne kadar resmi kayıtlarda adı Beşkuyu olarak geçiyorsa da halk arasında köyün adı hala Dağıstan olarak bilinmektedir.
İstiklal Savaşı’nın ardından dedem Hacı Balabek (Balabay) Atatürk tarafından “İstiklal Madalyası” ile onurlandırılmıştır. Köyde birçok Kore ve Kıbrıs gazisi vardır.

Arslan Laçinbala
“Adana’da Bir Gürcü Köyü”
Çveneburi Kültürel Dergisi, Sayı 25, Temmuz-Eylül 1997, s.16,17
26 Şubat 11:05
İBRAHİM bey, doğru söylüyorsun yazıları benim hoşuma gitmemişti ama orada bir cümle var çok dikkatimi çekti:Şikayetçiler diyorki ;biz İngiloy gürcüleri Hristiyandık, Şah Abbas 1914-1917 de bölgeyi istila etti ve dağlık (dağıstan)kesimden müslüman halkı Saingilo ya getirterek bizi zamanla (bu halklar) zorla müslüman yaptı. Üç aşağı beş yukarı bu anlamda ,yalnız burada 19. yüzyılın başında ingilolar müslüman olduğu bence yanlış,müslüman halklar dağdan düzlükteki verimli ovalara yerleşmesiyle ingiloların islam olma süreci başlamıştır.Eğer bizde 17. yüzyılın başında (söz konusu müslüman şafii halklardan) islamı öğrenerek müslüman olmuşsak(ki bana mantıklı geliyor),Ruslar bölgeye gelince acaba yalnız İngilolara mı Hristiyanlığa döndermek için baskı yaptılarda ,diğer halklara baskı yapmadılar mı acaba?Yani avarlara sahurlara lezgilere ve diğerlerine baskı yapılmadı mı?Bölgede İngiloların dışında Hristiyan halk yok.Bence Dağıstan dan düzlüge yerleşen halkların evveliyatıda müslüman olduğu için onlara fazla baskı yapılmadı ,en fazla biz İngiloları önceleri Hristiyan olduğumuz içinzorladılarve üzerimize çullandılar.Hepimizi de HRİSTİYAN YAPTILAR AMA çıkan isyanlar nedeniyle Ruslar geri adım attılar,ve ingiloların büyük kısmı geri islama döndü ve az bir kısmı Hristiyan olarak kaldı.(Kah reyonu).
Yorum Geçmişi
26 Şubat 08:32
ahmet abi mr michel klor başlıklı makale alıntı kaçırdığım bir şey olmasın diye 2 kez okudum bu yazı tarihe pek katkısı olmayan bu günden bahseden bir yazı ve yazının içeriği tam bir misyonerin dilinden ve gönlünden dökülen sözlerin kaleme alınmış hali ayrıca bu yazıyı bizim ülkemizdede sık gördüğümüz ülkesini devletini milleti avrupaya şikayet eden kişiler gibi görüyorum ayrıca birzaman peşmergelerin ABD göreve çağırdığı gibi orda birilerine kiliseye veya vatikana gönderilmiş mesajdan başka birşey değil bunların kendi halkı dışında kime faydası olacağı malum






Hiç yorum yok: